Pazartesi, Temmuz 26, 2010

MMA tarihinin gelmiş geçmiş en iyileri -Bölüm2- cross trained (çapraz eğitimliler) dönemi

Artık bu işin bir spor, bu sporun adının da MMA olarak geçmeye başlaması demek proto-MMA döneminin de sonu demek oluyordu. 1997'ye geldiğimizde ise artık bazı kurallar gelmiş, iş vale-tudo olmaktan çıkmıştı. Çeşitli kilolarda, çeşitli fizikte, farklı disiplinlerden dövüş ustaları bir kafese/ringe atılmış, ve sonuç olarak hangi tip dövüşçülerin galebe çaldığı az çok belli olmuştu. Artık bu galebe çalan ''yeni tip dövüşçüler'', güreşe, jiu-jitsuya, kickboks ve thai boksa hakim Karma Dövüş Sanatçılarıydı. Tek bir disiplinde değil, hem yerde hem ayakta olmak üzere en az 3-4 disiplinde birden ustalaşan bu yeni nesil dövüşçüler çapraz eğitimliler dönemini başlatmışlardı... ve Japonya'da PRIDE FC doğmuştu...

Frank Shamrock: (97-99) Kevin Jackson'ı devirerek şampiyonluğunu ilan eden Frank, yeni nesil MMA'cilerin ilk temsilcilerindendi. Proto-MMA devrinde yıllarca Pancrase'ta dövüşmüştü. Daha sonra UFC'ye vardığında catch-wrestling ve kickboks ustalıklarıyla ve yerdeki gard hakimiyetiyle, dönemin izleyicilerini büyüleyen bir performans sergiledi. Frank Shamrock, UFC 22'de bir başka yıldız Tito Ortiz'i mağlup ettiğinde artık şüphesiz o güne kadar gelmiş geçmiş en iyi dövüşçü kabul ediliyordu.






Mark Kerr: (97-99) UFC'den 1997 yılında bir Mark Kerr geçti! Arşivden izlemiş olduğum bir şampiyonluk maçından sonra spikerin ona bu spora getirdiği üstün kalite ve meşrutiyet yüzünden teşekkür ettiğini ve kalabalığın deliler gibi alkışladığını çok iyi hatırlıyorum. O güne kadar kimse bu kadar yetenekli ve atletik bir ağırsiklet görmemişti. Önüne geleni ezip geçen ve yenilgisiz olarak efsanevi PRIDE 2000 GRAND PRIX'e katılan Kerr, ancak bir başka efsane Igor Vovchancyhn tarafından durdurulabilecekti. Kerr'in hayatını konu alan belgesel ''The Smashing Machine'' bugün hala MMA ile ilgili yapılmış en iyi film/belgesel olarak duruyor...




Igor Vovchancyn: (97-2000) 1995 yılında dövüşmeye başlayan Igor, 1999 yılına geldiğimizde 4 yılda 35 maç gibi inanılması güç bir rekora sahip olmuştu. Sambo ve kickboksu mükemmel bir şekilde uyguluyordu. Bir gecede 3 maç, hatta 4 maç yaparak turnuvalar kazanan Igor, proto-MMA döneminin bilinmeyen devlerinden biriyken, Japonya'da PRIDE'a geldikten sonra dünyanın en iyisi olarak gösterilmeye başladı. Zamanında Amerika'ya gitseydi, proto-MMA döneminin kesin 1 numarası olacağı şüphesizdi. O, Amerika'ya hiç gelmeyen belki de tek MMA yıldızı oldu. Bugün hala arşivlerden bir Igor maçı izlediğiniz zaman bambaşka bir dövüşçüyü seyrediyor olduğunuzu hayretle farkedeceksiniz...



Kazushi Sakuraba: (99-2001) Frank Shamrock'un emekliye ayrılmasından sonra ortasiklette yeni bir yıldız, önlenemez bir yükselişe geçmişti. Sakuraba, üst üste yenilmez Gracie'leri mağlup ederek bütün dünyada benzersiz bir nam salmış, ve belki de o güne kadarki en ünlü dövüşçü konumuna gelmişti. Yepyeni bir jenerasyona MMA'i tanıtan bir elçi, bir yıldız, bir ikon haline gelmişti Sakuraba. Amerikan güreşi-vari şatafatlı şovları, kıyafetleri, ve türlü sürprizleriyle onun maçları bambaşkaydı. Sadece maç başlamadan önce değil, maç başladıktan sonra da şov devam ederdi. Maç içinde o güne kadar görülmemiş hareketler yapar (double mongolioan judo chops), seyirciler ve spikerler heycandan adeta deliye dönerlerdi. Onun, artık kendisinden 30-40kg daha ağır dövüşçüleri alt etmesine artık alışmıştık. Royce Gracie ile 90 dakika süren maçın (evet yanlış duymadınız) ve hemen ardından, aynı gece çıkıp dönemin en iyilerinden Igor Vovchancyhn'e karşı bir 15 dakika daha savaşıp ancak sayıyla kaybetmesinin bir benzerine bugün rastlamamıza imkan var mı?

Antonio Rodrigo Nogueira: (2003-2004) PRIDE'ın tavan yaptığı senelerde Kazushi Sakuraba efsanesinin sonunu getiren Wanderlei Silva olmuştu. Ancak Wanderlei'yi MMA'in en iyisi ilan etmek için henüz erkendi. Keza, PRIDE'a gelmeden önceki Tito Ortiz yenilgisi daha hala akıllardaydı. Tam da o dönemde bir başka Brezilyalı MMA dünyasına damgasını vurdu: Nogueira! 2001'de PRIDE gelen bu submission ustası, sadece o güne kadar dünyanın gördüğü en iyi ve en güçlü submission'cı değil, aynı zamanda eşsiz dayanıklılığıyla da izleyenleri hayran bırakan gerçek bir savaşçıydı. 2001'de gelip Goodridge, Coleman, Herring, Inoue, Semmy Schilt, Sapp ve Henderson gibi döneminin en iyi isimlerini birer birer yok etti. Ama ardından korkunç bir duvara, Fedor'a çarptı. Ancak Nogueira'nın kariyerindeki belki de en ünlü galibiyet bundan sonra, Fedor'la rövanşa çıkmadan önce Mirko Cro Cop'a karşı geldi. MMA'in tartışmasız yeni yıldızı olma yolunda ilerleyen Cro Cop, Nogueira'yı geçse Fedor'la kemer maçına çıkacaktı. Ancak Nogueira 10 dakika korkunç bir şekilde dayak yedikten sonra, 2. raundda muhteşem bir submission ile CroCop'u devirdi. MMA tarihinde ayakta dövüşenlerin, yerde dövüşenlere karşı aldığı en büyük mağlubiyet olarak hala bu maçı göstermek yanlış olmayacaktır...

Wanderlei Silva: (2003-2004) Fedor'un Nogueira'yı yenmesiyle dünyanın yeni ''en iyi''si kim tartışmaları tekrar açılmıştı. Tito Ortiz mağlubiyetinin üzerine 16 maçta 16 galibiyet alan Wanderlei, eski yıldız Sakuraba'yı da 3 kere ringden silmesiyle bu yeni ünvanı haketmişti. Jiu-jitsuya hakim ama aslen bir thai boksçu olan Silva, PRIDE'ın yeni yüzü olmuştu. Bitmek bilmeyen hırçınlığı ve makina gibi rakiplerini yerde ezişiyle Wanderlei, Sakuraba'dan yeni MMA elçisi bayrağını devralmıştı (ki keza ben de Wanderlei'nin ilk Sakuraba maçıyla MMA'e adım atan birisi olarak Wanderlei'yi bambaşka bir gözle görüyorum). O günden bugüne Wandy, hala gelmiş geçmiş en ünlü birkaç MMA'ciden biri...




Aslında bu dönemlerde, Nogueira ve Wanderlei'nin krallık yıllarında, dünyanın öbür ucunda Amerika'da Matt Hughes, BJ Penn ve Chuck Liddell gibi yadsınamayacak yıldızlar ''en iyi'' olma iddiasındalardı. Ancak bunlar o zaman, bugünkü Strikeforce yıldızları gibiydiler. Esas arena PRIDE'dı. Esas yıldızlar oradaydı. Bu durum, PRIDE'ın yakuza rezaletiyle son bulup UFC tarafından satın alınmasına kadar da devam etti.


Fedor Emelianenko: (2004-2010) Tarihte başka hiç bir dövüşçünün dominasyonu Fedor kadar kesin, Fedor kadar büyüleyici ve Fedor kadar uzun sürmedi. 2004 yılından sonra bir daha kimse MMA'in en iyisi kim tartışmadı (Dana White hariç tabi). Sambo geçmişinden gelen, ve 5buçuk yıllık MMA kariyerinde 32 galibiyet alan, yenilgisiz Fedor için bugüne kadar söylenmemiş bişey bulup buraya eklemek mümkün mü? ...







Bir Dönemin Sonu

...ve bugün artık başka bir dönemdeyiz. UFC'nin PRIDE'ı satın alıp yok etmesiyle başlayan bu döneme, 3. MMA dönemi olarak Modern-MMA dönemi deniyor. Bu dönemin bugüne kadarki gerçek ''en iyi''leri kuşkusuz GSP ve Anderson Spider Silva. MMA'in popülaritesi iyice arttı. Ringin yerini tekrar kafes almış durumda. Güreşin MMA içinde önemli bir çıkışı var. Yerde rakibin kafasına tekme atmak artık tarihe karıştı gibi. UFC'nin tekeli devam ediyor. Dana White A.B.D.'nin en iyi 20 CEO'sundan biri oldu. K1 ve FEG'in Çin'le yaptığı anlaşma ile doğuda MMA'in tekrar yükselmesi gündemde... Evet, bakalım önümüzdeki yıllar, bu hala emekleme devresinde sayılabilcek spor için neler getirecek...

Perşembe, Temmuz 22, 2010

UFC 117: Brezilya vs. A.B.D.

Farkettiyseniz UFC, bu seferki dövüş kartında bütün maçları Brezilya vs. Amerika olarak ayarlamış. Bu, Brezilya pazarına yönelik oldukça akıllı bir strateji. Üstüne üstlük bütün maçları da sanki Brezilya'lılar alacakmış gibi eşleştirmeler yapılmış. Katılır mısınız? Bu bir tesadüf olabilir mi?

Large_flag_of_brazil_medium American-flag_medium

Anderson Silva (26-4) vs. Chael Sonnen (24-10-1)
Anderson SilvaChael Sonnen
Ricardo Almeida (12-3) vs Matt Hughes (44-7)
Ricardo AlmeidaMatt Hughes
Thiago Alves (16-6) vs. Jon Fitch (22-3)
Thiago AlvesJon Fitch
Junior dos Santos (11-1) vs. Roy Nelson (15-4)
Junior Dos SantosRoy Nelson
Rafael dos Anjos (14-4) vs. Clay Guida (26-11)
Rafael Dos AnjosClay Guida
Thiago Silva (14-2) vs. Tim Boetsch (11-3)
Thiago SilvaTim Boetsch

Salı, Temmuz 20, 2010

Tarihten Sayfalar: Art Jimmerson ve tek boks eldiveni

UFC1'de Royce Gracie'nin ilk maçını izlediyseniz, o tek boks eldivenli siyahi boksörü hatırlayacaksınız...
Art Jimmerson
.Jimmerson bugün 46 yaşında. 2002 yılında boksu bırakmış. Boks ve MMA dersleri verilen bir spor salonunun sahibi. Kariyerinde tek bir MMA maçı bulunuyor. O, ''tek eldiven'' takma adıyla MMA'in en kült simgelerinden biri haline gelmiş gerçek bir dövüşçü. ''Bugün hala sokakta yürürken biri gelip o maçta neden o eldiveni giydin diye soruyor'' diye anlatıyor. Hatta bir gün birisi o eldiveni eBay'de satmasını teklif ettiği zaman çok şaşırdığını da ekliyor.

1993 yılında ilk UFC düzenleneceği zaman, amaç Kan Sporu filmindeki gibi farklı dövüş disiplinlerinden temsilciler bir araya getirmekti. Boksör olarak da 1983 National Golden Gloves şampiyonu Art Jimmerson ile anlaşılıyor. Jimmerson o zamanlar sadece tekmelere karşı bacaklarını korumak hakkında biraz alıştırma yaptığını hatırlıyor. Onun dışında ''benim bir yumruğum karşısında zaten kim dayanabilir ki'' diye düşündüğünü anlatıyor. Jimmerson, ilk rakibi olan Royce Gracie hakkında da hiçbir şey bilmiyormuş. Ona tek söylenen Gracie'nin bir yer oyuncusu olduğundan ibaretmiş. Bugün, ''Nasıl bilebilirdim ki?'' diyor.

Tek eldivenin sebebi de basit. Jimmerson, sol eliyle attığı jab'ler esansında elini kırmamak için takıyor o eldiveni. (Zaten boks eldivenin temel olayı boksörlerin elini koruması, rakibini değil). Sağ eliyle de tek bir kroşede yakalayıp çıplak yumruğuyla rakiplerini nakavt etmekmiş onun planı. Ancak tabi olaylar onun planladığı gibi gelişmiyor... Ve ilk maçta tek bir yumruk bile atılamadan Gracie, Jimmerson'u yere alıp pes ettiriyor. Yenildiği için çok üzülen Jimmerson, ''Bana sunulan teklifleri hiçbir zaman geri çevirmedim. Asla bir dövüşten kaçmadım. UFC'ye katılmamın sebebi de buydu. Ancak sonradan anlıyorum ki, Gracie bambaşka bir seviyedeymiş. O gün, ilk maçta Pat Smith ile karşılaşsaydım durum farklı olurdu.'' diyor. Hakkı da var. Gerçekten kickboksçu Pat Smith ve boksör Art Jimmerson'un maçı enteresan olabilirdi...
(kaynak: sherdog.com)

Pazartesi, Temmuz 19, 2010

Ken Shamrock durmayacak mı?

Şaka gibi, ama gerçek. 1993'te UFC 1'de dövüşmüş olan Ken Shamrock, 17 yıl sonra, 46 yaşında hala dövüşüyor.
Maçı izlemek için: http://www.ufcturk.net/?p=655

Emekli olma zamanı 10 yıl önce gelen Shamrock, hem Showtime/CBS, hem de UFC ile gemileri çoktan yakmış bulunuyor. Aslında bugün UFC gecelerinde büyük ekranda resmi gösterilmesi gereken, reklamlarda ve filmlerde boy gösterip bambaşka bir hayatı yaşaması gereken Shamrock, ne yazık ki hala para için dövüşmek zorunda.

Avustralya'da yeni başlayan Impact FC'nin bu 2. event'iydi. Shamrock'un rakibi 36 yaşındaki bir başka efsane eski UFC şampiyonu Pedro Rizzo, zaten ölümcül low-kick'leriyle ünlü... Çaresiz Shamrock, Rizzo'nun bu low-kick'leirne ancak 3 dakika dayanabildi. Shamrock'un bu enteresan maçı için, Cro Cop'un Yoshida'yı bitirdiği maçtan beri gördüğümüz en acı verici low-kick eziyeti diyebiliriz.

Ken Shamrock'un hala da durmaya pek niyeti yok gibi. (Ben de kendisini canlı olarak İngiltere'de 2008 yılında izlemiştim. Robert Barry tarafından fena nakavt edilmişti.) Impact FC'deki maçtan sonra da Shamrock, onu izlemeye gelenler olduğu sürece dayak yemeye devem edeceğini mikrofondan haykırdı. Son zamanlarda Hristiyanlık'la kafayı bozup ''yeniden doğmak''la ilgili dini seminerle katılan Shamrock, bakalım daha ne kadar gidecek...

Çarşamba, Temmuz 14, 2010

MMA tarihinin gelmiş geçmiş en iyileri -Bölüm1- ProtoMMA dönemi

1993'ten günümüze, daha hala çok genç bir spor olan MMA'in tarihinde bazı dövüşçüler var ki, onların karizması, yenilmezliği ve rakiplerine saldıkları korku bambaşka oldu. Tıpkı geçen yüzyılın başındaki boksörler gibi, 90'lı ve 2000'li yıllarda da MMA'ciler birbirlerinden çok farklı özelliklere sahiplerdi. Her bir yeni şampiyon, bir öncekinden daha teknik, daha korkunç ve daha şaşırtıcıydı. Bunların arasından anca bir avuç efsane ise, gerçekten zamanının en iyisi, ve dünyanın en korkunç insanı ünvanını haketmişlerdi...

Proto-MMA dönemi (kurallı, kuralsız, ilk yıllar...)

Royce Gracie: (1993-1995) UFC'nin kurucu sahipleri ve Brazilan Jiu-Jitsu'nun yaratıcısı olan Gracie ailesinin gururlu oğlu Royce, bu spora daha bir isim verilmediği, hatta bu sporun spor olmadığı yıllarda herkesin ortaklaşa kabul ettiği ilk dünya şampiyonuydu. Çıplak elle, tamamen kuralsız dövüşülen o karanlık yıllarda, UFC 1'den, UFC 5'e kadar bileği bükülmedi. Kontrolsüz güç ve cesaretin karşısında, BJJ disiplininin üstünlüğünü bütün dünyaya ispat ederek bir ikon haline geldi.





Ken Shamrock: (1995-1996) Royce Gracie'nin beklenmeyen ayrılışından sonra, dünyanın yeni ''en iyi''si bir Amerikalı oldu. Ken Shamrock, ilk UFC'de Royce Gracie'ye yenilmişti. Ama Japonya'da Pancrase şampiyonu olduktan sonra gelip Gracie ile çıktığı rövanşta 36 dakikalık efsane bir mücadeleden sonra aldığı beraberlikle belki de Royce Gracie'yi UFC'den ayrılmaya zorlamış oldu. (Bu arada Bas Rutten'i 2 kere yendi). Daha sonra Dan Severn ve Kimo Leopoldo ile yaptığı UFC Superfight maçlarıyla ardarda 2 kere UFC Superfight şampiyonu olarak efsaneleşti.





Rickson Gracie: (1994 -1995) 80'li yıllarda Brezilya'da bir vale tudo (kuralsız dövüş) efsanesi olarak kabul edilen Rickson Gracie, daha sonra Japonya'da Vale Tudo 1994 ve Vale Tudo 1995 turnuvalarının şampiyonu olunca, kardeşi Royce'a dünyada rakip olabilcek tek isim kabul ediliyordu. PRIDE1 ve PRIDE4'te Nobuhiko Takada'yı 2 defa mağlup ederek şöhretini perçinledi. Katıldığı ilk 8-adam-turnuvası olan ValeTudo1994 macerasının anlatıldığı ''Choke'' isimli kült belgesel film sayesinde de hatrı sayılır bir hayran kitlesi edindi.





Mark Coleman: (1996-1997) Eskilerin dediğine göre, bugünün MMA izleyicisinin zamanında Coleman'ın uyandırdığı korku ve saygıyı anlamasına imkan yok... Ken Shamrock gibi bir vücut, o güne kadar MMA'de görülmemiş bir güreş kabiliyeti ve bitmek bilmeyen bir pitbul enerjisi. Yani bugün Brock Lesnar neyse, 90'lı yıllarda Mark Coleman'ın karizması onun en az 2 katı! İlk UFC ağırsiklet şampiyonu olduğu zamanlarda dünyanın en iyisi kabul edilen Coleman, daha sonra PRIDE 2000 Grand Prix şampiyonu olunca sonsuza kadar efsaneleşmiş oldu.





Bas Rutten: (1995-1999) Shamrock kardeşlere ve Masakatsu Funaki'ye karşı yaptığı muhteşem maçlarla kuralsız yılların ilk süperstarlarından biri olan Bas, 1999 yılında Kevin Randleman'ı yenip UFC ağırsiklet şampiyonu oldu. Ancak sonrasında, zirveye çıkar çıkmaz bırakan ender sporculardan biri olarak kaldı. MMA'in altın yıllarında PRIDE yorumcusu olarak tekrar, bu sefer gönüllerin şampiyonu oldu. Ayrıca Lethal Street Fighting (Ölümcül Sokak Dövüşü) adlı akıllara zarar ''eğitim'' kasedi ile de ününe ün kattı.





devamı haftaya: Bölüm 2: Cross Trained (çapraz eğitimliler) MMA dönemi

Çarşamba, Temmuz 14, 2010

Mark Hunt UFC'de!

K-1 2001 dünya şampiyonu olan Yeni Zelanda'lı canavar Mark Hunt, UFC 119'da karşımıza çıkıyor! Efsanevi PRIDE jenerasyonuna damgasını vurmuş olan Mark Hunt, zamanında formunun zirvesinde olan Cro Cop ve Wanderlei Silva'yı devirmiş ve Fedor'un karşısına çıkabilmiş çok eğlenceli bir karakter. Ne var ki 2006'daki Fedor yenilgisinden beri Barnett, Overeem, Manhoef, ve Mousasi gibi başka canavarlarla kapışıp, üst üste yenilgiler almış durumda.

Zamanında basın toplantılarında Japonca konuşmalardan sıkıldığı için ipod takan ve onun yüzünden PRIDE basın toplantılarında ipod takmanın yasaklandığı Mark Hunt, bakalım UFC'ye nasıl bir giriş yapacak... Hunt'ın rakibi 9 maçta 9 galibiyeti olan Sean McCorkle.

Pazartesi, Temmuz 12, 2010

Team Takeover

Türkiye'de Japon MMA'ini gerçekten çok seven nadir birkaç kişiden biri olarak, bu siteyi kurduğum günden beri J-MMA'in iyice erimesini buruk bir ilgiyle takip ediyorum. Bugün artık batı spor medyasında J-MMA'e hala değer veren birilerini bulmak iyice zor bir hale gelmiş durumda. Neyse ki hala aradan Team Takeover gibi elemanlar çıkıyor.

İzle: Team Takeover UFC 116 rant:
Middleeasy.com sayfalarında rastladığım Team Takeover, belli ki epey eskiden beri MMA izleyen ve UFC'deki tekdüzelikten oldukça şikayetçi olan 2 video blogcu. Ana avrad küfürleriyle ve oldukça isabetli yorumlarıyla izlemesi keyifli bir ikili... Dana White'ın Fedor'un yenilmesinden sonra Twitter'ına gülümseyen surat koymasına küfür ediyorlar, GSP'nin bir maçını izlemektense her zaman Manhoef'in bir maçını izlemeyi yeğlediklerini söylüyorlar, UFC'deki bütün dövüşçülerin aynı şarkılarla, aynı tshirt'lerle ve aynı şapkalarla çıkmasına ne kadar kıl olduklarını falan anlatıyorlar... Hakikaten J-MMA ile karşılaştırıldığında UFC'nin ve batı MMA'inin orjinallikten bu kadar uzak olması, ve Amerikan seyircilerinin genel saygısız tavırları benim de her daim şikayet ettiğim konular olduğu için bu elemanları çok sevdim. İngilizcesi olanlar için TeamTakeover'ın biriki videosunu buraya yapıştırıyorum:

UFC 116 özeti: http://www.youtube.com/watch?v=zysKXLA3-qc
DREAM.15 özeti: http://www.youtube.com/watch?v=6TQKp3gJ5sI
Fedor'un mağlubiyeti ardından: http://www.youtube.com/watch?v=urnX_6rM9YA

Çarşamba, Temmuz 07, 2010

James Toney mi, yoksa UFC mi duvara çarpacak?

Freakshow (sadece şova yönelik) maçlarına karşıyım diyen ama bu seferlik bu tongaya düştüm diye bir itirafta bulunan bir Dana White... Boks'ta artık eski paraları kazanması zor olduğu için MMA'e yönelen bir James Toney... Toney'nin karşısında 47 yaşında olduğu da unutulmaması gereken bir yaşayan efsane; Randy Couture... Toney'nin ipe sapa gelmeyen saçma sapan açıklamaları... Boks dünyasının gözünün bu maçta olacak olması... Toney'nin yüzde 90 yenilip rezil olacağı gerçeği... ama bir yandan da çok ufak bir ihtimal de olsa Randy'nin Toney'nin bir kroşesine yakalanıp, MMA'i boks dünyasına alay konusu edebilme ihtimali...

Evet 28 Ağustos'ta çok eneteresan bir maç bizi bekliyor kesinlikle. Dana White'ın aldığı risk ne kadar ufak gözükse de, aslında hiç de yabana atılır bir hamle değil...
(James Toney, UFC 116 basın toplantısında, elinde kadın elbisesi giymiş Randy Couture figürüyle)

Pazar, Temmuz 04, 2010

Dünyanın en korkunç insanını bulduk mu? Sanki bulamadık...

Fedor, Allah'a döndü, parlementoyu hedefledi, saçmaladı, ezildi. Lesnar, kafesin köşesine kaçıp atom bombasından korunma pozisyonuna yattı. Carwin ise 4. dakikadan sonra Mark Coleman'a dönüşüverdi... Kim şimdi dünyanın en korkunç insanı? Kim yeni ağırsiklet canavarı?

Evet Brock Lesnar'a tebrikler... hatta alkışlar... hakkıyla kazandı, Carwin'i net bir şekilde bitirdi, ve şampiyonluğu Carwin'den daha çok hakettiğini ispatladı. Tamam. Ama ben maç bittiğinde yıkıldım doğrusu. Maçın 2. dakikasında Lesnar yerde suratını kapatmış çocuk gibi yatarken, MMA dünyasında bugüne kadar gelmiş geçmiş en dominant insanı izlediğimi sanıyordum... Shane Carwin'i! Ama Shane Carwin, Shane Carwin değilmiş... Bu kadar çabuk yorulduğuna hala inanamıyorum. Halbuki 3. dakikada ayağa kalksaydı Carwin. Lesnar'a da kalk ayakta devam edelim çekseydi. Zamanında Cro Cop ne güzel yapardı öyle...

Şimdi diyorum ki, acaba sağlam bir kondisyon kampından geçse, Carwin tekrar şampiyonluğa uzanıp birkaç yıl boyunca önüne geleni dümdüz eder mi?

Akiyama vs. Leben maçına gelince; Wanderlei ile dövüşmek için yanıp tutuşan ve Wanderlei sakatlanınca konsantrasyonunu kaybetmiş bir Akiyama izledik diyorum. Alkışlar Leben'ın çenesine ve yüreğine. Bir ara Mortal Kombat'taki gibi ayakta uyuyup uyanıp, maçı almayı bildi Leben. Süper bir maçtı.

Amerikan Sapığı Stephan Bonnar, gerçek bir manyak olduğunu bir kere daha ispatladı. Polish Experiment Soszynski ile girdikleri savaş, ''slugfest'', görülmeye değerdi. Böylesine inişli çıkışlı bir kariyerle Bonnar artık UFC'nin ''gatekeeper'' denilen demirbaşı olmuş durumda. Soszynski'nin de bu mağlubiyete rağmen UFC kariyerinin devam edeceğini tahmin ediyorum.

Yunan asıllı Avustralya'lı Sotiropoulos etkileyici yükselişine devam ediyor. Bu onu Avustralya'dan sonra 2. izleyişim. Sanki klasmanında tartışmasız yeni bir yıldız olma yolunda.

(Bu arada Lesnar da biraz kibarlaşmış mı ne?)

Perşembe, Temmuz 01, 2010

Bir efsane daha emekli oldu: Frank Shamrock'a saygılar...


(02:37'ye dikkat)

Proto-MMA dediğimiz MMA'in emekleme devresinin efsane gladyatörlerinden Frank Shamrock emekli oldu. Daha MMA tam bir spor sayılmazken, bana bu olayı sevdiren ve saygı duymamı sağlayan, en sevdiğim dövüşçülerden biridir Frank Shamrock. Onu burdan hepiniz adına saygıyla selamlıyor ve alkışlıyorum!

1997 ve 1998 yıllarında UFC'nin ilk ortasiklet (günümüzün hafif-ağırsikleti) şampiyonu ünvanını elde eden ve koruyan Shamrock, kariyeri esnasında Bas Rutten, Tito Ortiz, Cesar Gracie, Funaki, Yuki Kondo, TK Koshaka, Enson Inoe, Jeremy Horn, Kevin Jackson ve Phil Baroni gibi dev isimleri dize getirmiş gerçek bir efsane!

Ayrıca Frank Shamrock, King of Pancrase şampiyonu, WEC Hafif Ağırsiklet şampiyonu ve Strikeforce ortasiklet şampiyonu olmuş, 1990'larda Siyah Kuşak dergisi de dahil olmak üzere bir çok dergi tarafından ''son 10 yılın en iyi dövüşçüsü'' seçilmiştir!

Son zamanlarında Strikeforce'da yorumculuk yapan Frank, bildiğiniz gibi Ken Shamrock'un da üvey kardeşi. (Shamrock'ları evlat edinen ve evinde kimsesiz çocuklar için bir yuva ve hayat kampı yürüten baba Bob Shamrock'un hayatını ve Shamrock Ranch'in hikayesini bilmeyen varsa internetten araştırıp okuması şiddetle tavsiye olunur. Hatta keşke bunu birisi bizim için Kansporu'na uzunca yazsa...)

Sizleri Frank Shamrock'un birkaç videosuyla başbaşa bırakıyorum:

Frank Shamrock, yenilmez UFC şampiyonu!: http://www.dailymotion.com/video/x62xo_frank-shamrock_sport

Frank'in kaybettiği, ancak müthiş bir mücadele sergileyerek efsaneleştirdiği Bas Rutten maçı (ilkini Frank kazanmıştı).. hem de maç Bas Rutten'in kendi anlatımıyla : ) http://www.dailymotion.com/video/x9jyk_bas-rutten-vs-frank-shamrock_sport

Frank Shamrock derste: http://www.dailymotion.com/video/xgm7s_frank-shamrock-nutrition_sport

Frank vs Tito Ortiz:
http://www.tudou.com/programs/view/QIEmPvQT4yg/

Efsanevi Shamrock vs Inson Inoe maçı:
Part 1 : http://www.dailymotion.com/video/x3mrtp_frank-shamrock-vs-enson-inoue-round_sport
Part 2: http://www.dailymotion.com/video/x3mrvq_frank-shamrock-vs-enson-inoue-round_sport

Perşembe, Temmuz 01, 2010

Vuvuzela UFC'de yasaklandı!

İtiraf etmeliyim ki, Dana White'a olan tepkili tavrım, bu yıl yavaş yavaş yerini sempatiye bırakıyor. Bugün Middleeasy'de okuduğum bir habere inanamadım; Dana White bu haftasonu gerçekleşecek olan UFC 116'da vuvuzelaları yasakladığını açıklamış! Aman ne güzel bir haber! Aslında öncelikle şaşırtıcı bir haber çünkü UFC'de vuvuzelaların öteceğini aklımdan geçirmemiştim bile! Ancak anlaşılan bu dert sandığımızdan daha büyük olacak. Daha dün Bağdat Caddesi'nde ve Bebek'te vuvuzela satan işportacıları dehşet içinde farkettim! Umarım herkes bu konuda Dana White'ı hemen örnek alır da şu vuvuzela denilen pislik şey yok olur gider yeryüzünden!