Pazartesi, Ekim 31, 2011

MMA'in büyükbabaları serisi 2: Yamashita Yoshiaki

Amerika'da (ve dolayısıyla batı dünyasında) judonun ilk temsilcisi kabul edilen Yamashita Yoshiaki, 10. derece kırmızı kuşak verilen ilk Kodokan judocu olma onurunu taşıyor.

Babası samuray sınıfına mensub olan Yamashita Yoshiaki 1865 yılında Japonya'da Ishikawa'da doğdu. Çocukken Japonya'nın geleneksel dövüş sanatı olan ju-jutsu çalışmaya başladı (O dönemler jujutsu ve judo aynı şey olarak kabul ediliyordu. Japonya’da bu durum 1925’e kadar, dünyada da 1950’lere kadar böyle devam etti) ...

1884 yılında Yoshiaki, judonun kurucusu kabul edilen Kano Jigoro'nun ilk judo okulu Kodokan'a, okulun 19. üyesi olarak katıldı. 3 ay içinde siyah kuşak oldu. 4. dereceye gelmesi 2 yıl, 6. dereceye gelmesi ise 14 yıl aldı. 1880'lerde Tokyo Metropolitan Polis jujutsu takımları içinde Kodokan'ın üyesi olarak yarıştı. Japon İmparatorluk Donanma Akademisi'nde ve Japon İmparatırluk Üniverstesinde (modern Tokyo Üniverstesi) judo hocalığı yaptı.

Kodokan'ın kurucusu Kano Jigoro, jiu-jitsu'dan ayrılıp judo denilen yeni bir tekniği geliştirmeye başlayınca jujutsu çevrelerinden büyük tepki gördü. (Bu arada jujutsu ile jiu-jitu arasında ne fark olduğunu biraz internette araştırdım ama kesinlikle somut bir bilgiye ulaşamadım) 


Gördüğü tepki üzerine Kano Jigoro, kendisine sadık 4 öğrencisiyle ayrılıp yeni bir oluşum başlattı. Sonraları bu grup Kodokan'ın Dört Gardiyanı ismiyle anılır oldu.

1903 senesinde Yamashita Yoshiaki, Seattle’lı bir tren yolu şirketi sahibi Samuel Hill’in davetiyle ailesini alıp Amerika’ya gelerek judo seminerleri vermeye başladı. 


Amerika'ya geldikten bir sene sonra Yoshiaki dönemin Amerikan başkanı Theodore Roosevelt'e judo dersleri vermeye başladı. Bunu 1905 senesinde Amerikan Donanması'na verdiği seminerler izledi. 1906 senesinde ise Amerikan Donanması'nda ilk judo dersleri öğretilmeye başlandı...

İşte bu şekilde Yamashta Yoshiaki ve yazı dizimizin ilk bölümünde bahsettiğimiz Mitsuyo Maeda, judo ve jiu-jitsu'yu batı dünyasına tanıştıran iki elçi durumuna gelmişler diyebiliriz... ve sonuç olarak bu iki elçi için modern MMA'in büyükbabaları demek de çok yanlış olmayacaktır diye düşünüyorum...


kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Yamashita_Yoshiaki

Pazar, Ekim 30, 2011

UFC'de yeni bir yıldız doğdu: Nick Diaz!

Nick Diaz 10 maçlık galibiyet serisini UFC'ye taşıyıp, MMA'in en büyük efsanelerinin biri karşısında seriyi 11'e taşıyarak inanılması güç bir başarı öyküsü yazmaya devam ediyor...

İşte maçın, belki de yılın hareketi; Diaz'ın Penn'in yumruğuna kafa atması!!
izle: http://www.lockflow.com/forum/topic/nick-diaz-headbutt-bj-penns-punch-gif


Diaz herzamanki gibi o garip kendine has boks tarzıyla inanılmaz heyecanlandırıcı bir performans sergiledi. Bj Penn'i bugüne kadar kimsenin hırpalamadığı kadar fena hırpaladı. BJ Penn, ne GSP'ye yenildiğinde, ne Matt Hughes'a kırık kaburgayla yenildiğinde, ne de kendisinden 20 kilo ağır Machida'ya yenildiğinde suratı bu hala gelmemişti... Diaz, kendini UFC seyircilerine daha ikna edici bir şekilde ispatlayamazdı herhalde...

Penn'in maçtan sonraki emeklilik kararı ise, her ne kadar mantıklı olsa da herkesi şaşırttı... Joe Rogan'ın şaşkınlığı ve heyecanı gözlerden kaçmadı... Ne de olsa BJ daha 32 yaşında... Ama bu kadar başarılarla dolu bir kariyerden sonra, artık neyi başarmaya çalışacak sorusu geliyor akıllara. Fethedecek daha ne tepe kaldı ki? Diaz, GSP ve Frankie Edgar duvarlarına tekrar tos atıp devirmeye çalışırken kafasına daha fazla darbe almasına değer mi?

Diaz, GSP'ye de gider ayak boruyu döşedi

Şimdi GSP'nin kaliteli ama sıkıcı (şahsi görüşüm) hükümdarlığına büyük bir tehtid teşkil eden Diaz, sonunda istediğini elde etti. Dana White, GSP ve Diaz'ın 4 Şubat'ta UFC 143'te karşı karşıya geleceğini açıkladı!

Galibiyetten hemen sonra yerinde duramayan kötü çocuk rolüyle mikrofonu eline alan Nick Diaz, GSP'nin sakat değil korkak olduğunu haykırdı. Tabi, kendi dahil hepimiz biliyoruz böyle birşeyin olmadığını... Ama yine de Diaz'dan bunu duymak beni mutlu etti. (Facebook'ta UFC 137 banyosu'nda Ahmet Uygur'un dediği gibi "giderayak GSP'ye boruyu döşedi")

GSP'nin Mayweather gibi heyecansız, sadece puanla maçı kazanmaya yönelik taktikleriyle inşaa ettiği kariyerine ufak ve sembolik bir tokat olarak Diaz'ın sözleri Las Vegas MGM Arena'da alkış buldu (Sonrasında galiba bir grup taraftar GSP! GSP! diye tezahürat ederek GSP'ye arka çıktı galba ama tam emin değilim bundan, öyle duydum sanki)

Pazar, Ekim 30, 2011

İki dev efsaneye elvada; BJ Penn ve Cro Cop emekli oldu...

UFC 137, son derece kaliteli ve çekişmeli maçlara sahne olurken, gecenin esas manşeti 2 MMA devinin taraftarlara elveda demesiydi...

Mirko Cro Cop Filipoviç
estiği yıllar (2001-2007)

İlk olarak Mirko Cro Cop Filipoviç "artık zamanı geldi" dedi. Ne yalan söyleyeyim, bence çok geç bile dedi... MMA'in bugünlere gelmesinde büyük payı olan Cro Cop için gelmiş geçmiş en meşhur birkaç MMA'ciden biri demek herhalde yanlış olmayacaktır. 90'ların sonunda K-1'in yıldız isimlerinden biri olan Cro Cop, kickboks'tan MMA'e geçiş yapan dövüşçüler arasında en başarılısı olarak bu sporun tarihinde her zaman önemli bir yere sahip olacak.

Japonya'da 2001 - 2006 yılları arasında PRIDE'da aldığı nakavt galibiyetleriyle büyüleyici bir "highlight reel"a sahip olan Cro Cop'un en büyük başarısı efsanevi PRIDE 2006 Open Weight Tournament'i kazanmaktı. Üstün stand-up (ayakta dövüşme) oyununa başarıyla eklediği take-down defansı ile bir ekol haline geldi. Kimi zaman bu sporun en iyilerini, kimi zaman ise özellikle önüne yem olarak atılan rakiplerini korkunç sol yüksek tekmelerle nakavt ederek bir anda PRIDE'ın en büyük bir iki yıldızından biri haline geldi. Özellikle Igor Vovchancyn ve Alexander Emelianenko galibiyetleriyle iyice yüreklere korku salmıştı. Dönemin diğer süperstarı Fedor ile karşılaştıkları zaman ise, seyirciler o güne kadar MMA tarihindeki açık ara farkla en heyecanla beklenen, en kaliteli ve en ses getiren ağırsiklet maçına tanık olmuşlardı...

Malesef PRIDE döneminin ardından UFC'ye gelince, ringden kafese transferi başarıyla gerçekleştiremeyen bir grup yıldız ismin belki de en önemlisi durumunda buldu kendini Mirko... Gabriel Gonzaga'ya karşı aldığı (kendi imza-darbesi olan) yüksek tekme nakavt yenilgisi, bugün hala MMA tarihindeki gelmiş geçmiş en büyük 'upset'lerden biri olarak anılıyor...

İşte o yenilgiden sonra asla bir daha eski günlerine dönemeyen Cro Cop, uzun süredir herkesin gönlünden geçeni yaptı, ve daha fazla fiziksel darbe almadan aktif MMA kariyerine noktayı koydu.

Arkasında boy ölçüşmesi zor bir miras bırakan Cro Cop, asla UFC'de eski ihtişamının yakınından bile geçemediği için, hem gururlu hem de buruk bir elveda ile kafesten ayrıldı. Joe Rogan, mikrofonda Cro Cop'a asla özür dileyeceği birşeyi olmadığını telkin ederken, seyirciler de ayakta alkışladılar...

Cro Cop highlight videosu: http://vimeo.com/4179220

 
BJ Penn
estiği yıllar (2001-2010)

Onu muhteşem sportif başarıları, üstün tekniği ve psikopat mizanseni kadar, rakibinin kanlarını yalaması (bazen kendi eldiveninden), kazandığı maçtan sonra koşarak kafesi terk etmesi, ve maçtan sonra annesinin kameralar karşısında verdiği gururlu demeçlerle de hatırlayacağız...

BJ Penn, 1999'da Dünya Jiu-Jitsu Şampiyonası'nda ilk defa Brezilyalı olmayan bir siyah kuşak olarak şampiyon olarak, dövüş dünyasında büyük ses getiriyordu... Ralph Gracie'nin öğrencisi olan Penn, normalde 10 yılda alınan siyah kuşağa 3 yılda ulaşmış, ve bunu yaparken de bir çok meşru siyah kuşağı mağlup ederek o güne kadar benzeri görülmemiş bir performans sergilemişti...

Jiu-jitsu dünyasında yarattığı deprem etkisinden sonra UFC tarafından MMA'e transfer olmasına ikna edilen BJ Penn, 2001 yılında UFC'ye ard arda 3 galibiyetle başlıyordu. Özellikle 11 saniyelik Caul Uno galibiyetiyle bir anda MMA dünyasında da bütün kafalar Penn'e dönüyordu. Sonrasında UFC'nin ilk hafifsiklet (lightweight) şampiyonluk maçında dönemin efsane ismi Jens Pulver'a jüri kararıyla mağlup oluyor, ardından 2 maç daha kazanıp bir sene sonra yine UFC hafifsiklet şampiyonluk maçı için yine Caul Uno ile rövanş maçına çıkıyordu. Ancak bu sefer de jüriden beraberlik kararı çıkıyordu! (ve enteresan bir şekilde bu sebeple geçici olarak UFC hafifsikleti feshediliyordu)

Ardından bir üst siklete (welterweight) çıkıp, bu siklette bütün rakiplerini egale etmiş olan favori Matt Hughes'u ilk raundda mağlup etmeyi başarıp bu sikletin şampiyonu olunca BJ artık tartışmasız bir MMA yıldızı haline geliyordu...

2004 yılına geldiğimizde artık UFC'de rakibi kalmadığını söyleyerek Japonya'ya giden BJ Penn (Japon MMA'in esas olduğu yıllar), ve burada bir siklet daha çıkıp ortasiklette Rodrigo Gracie'yi mağlup ederek şanına şan katıyordu. Sonrasında işi iyice abartarak kendisinden neredeyse 20 kilo ağır olan genç Lyoto Machida'nun karşısına çıkıyor ve bu sefer jüri kararıyla mağlup oluyordu. Akabinde ise Renzo Gracie'yi mağlup ederek, UFC dışındaki macerasını sonlandırarak tekrar UFC'nin yolunu tutuyordu...

UFC'ye dönüşünde welterweight'te GSP'ye ve Matt Hughes'e karşı iki mağlubiyet alan BJ Penn, sonunda doğal sikleti olan hafifsiklete geri dönemeye karar veriyordu. Önce TUF 5'e koç olarak katılarak Ameirkan seyirciler arasındaki popüleritesini katlıyor, ardından Jens Pulver ve Joe Stevenson'u mağlup ederek UFC'de Randy Couture'dan sonra ilk defa iki siklette birden şampiyonluğa ulaşan isim haline geliyordu! (ve daha bugüne kadar da hala Penn ve Couture'dan başkası UFC'de 2 siklette birden şampiyon olamadı).

Stevenson'a karşı kazandığı galibiyetten sonra Stevenson'un alnındaki kanı eliyle alıp yalayan BJ Penn, bu hareketiyle MMA severlerin hafızalarından çıkmayacak bir harekete imza atmış oluyordu! Ayrıca 'Sherdog 2008 yılın beatdown'u ödülünü de hakediyordu.

Sonrasında yine hafifsikletle yetinmeyen Penn, bir kere daha welterweight şampiyonuna meydan okuyor ve GSP ile ikinci defa karşılaşıyordu. Penn'in kaybettiği maç, o dönem uzunca bir süre GSP'nin omuzlarının yağlayarak hile yaptığı iddiasıyla gündeme oturmuştu...

2009'da tekrar hafifsiklete inen Penn, o dönem sikletinin en iyi iki ismi Kenny Florian ve Diego Sanchez'i ezip geçerek kemerini müdafa etmeye devam etti. Taa ki, Frankie Edgar'a çatana denk.. Frankie Edgar'a iki defa yenilince tekrar welterweight'e çıkan Penn, Matt Hughes'u 20 saniyede nakavt ederek zaten efsaneleşmiş kariyerine bir yıldız daha eklemekten yorulmadı!..

Ve şimdi Jon Fitch'le berabere kaldıktan sonra başka bir süper-insan olan Nick Diaz'a da yenilince, artık daha fazla gururuna yediremeyerek sürpriz bir şekilde kafesin içinde emekliliğini ilan etti!

Şimdi, aslında hala hem hafifsiklette, hem welterweight'te bir avuç dövüşçü dışında rakibi bulunmayan Penn, 32 yaşında erken denilebilcek bir şekilde emekli olmuş oldu. Birçoğumuz onun tekrar geri dönmesini çok isteyecektir. Ama ben, BJ'in bu kadar muhteşem bir kariyerden sonra, ciddi bir zarar almadan bu sporu bırakacak kadar şanslı olan nadir insanlardan biri olarak şükredip bu kararının arkasında durmasını isteyenlerdenim.

BJ Penn kariyer highlight videosu: http://www.dailymotion.com/video/x4o5yt_b-j-penn-highlight-the-prodigy_sport

Cumartesi, Ekim 29, 2011

X-ARM: Bilek güreşi + kickboks + MMA

Eveeeet, işte 70-80'lerin bilimkurgu filmlerinde falan 'geleceğin sporu' diye gördüğümüz tarz sporların gerçek olduğuna tanıklık edyoruz sonunda!

Rorion Gracie ile birlikte 1993'te UFC'yi kuran iki kişiden biri olan Art Davie'nin yeni icadı: X-ARM! (Her cümleden sonra ünlem koymadan bu yazıyı tamamlayamayacağım sanırım!)



Oyuncular bellerinden bilek güreşi paneline, dağcıların kullandıkları gibi bir kilitle bağlılar. Oyunun amacı basit; ya rakibinizin bileğini büküp elinin arkasını panele değirmeye çalışıyorsunuz, ya rakibinizi tekme veya yumruklarka nakavt etmeye, ya da bir şekilde submit etmeye! Ama bu sırada dirseklerin panele değiyo olmasına gerek yok.. yani tam bir it dalaşı diyebiliriz!



Enteresan bir şekilde Wikipedia'da X-ARM ile ilgili bir bilgi bulunmuyor! Biraz araştırdım ama MMA forumları dışında X-Arm'ın ciddiye alınıp, incelendiği bir sayfaya rastlayamadım. Anladığım kadarıyla X-Arm 2008 yılında bir esmiş ve kaybolmuş. Ama şimdi 2012'nin ilk çeyreğinde online izlenebilecek turnuvalarla geri döneceklermişmiş... 




Cuma, Ekim 28, 2011

Camden Market'te Moustapha Al-Turk'e rastladım!!!

Bugün Camden Market'te Cage Rage eski ağırsiklet şampiyonu ve 2005 ADCC Avrupa şampiyonu, UFC'de de dövüşmüş olan Lübnan asıllı İngiliz ağırsiklet, efsane Moustapha Al-Turk ile karşılaştım!!

Moustapha Al-Turk'ü, Cadılar Bayramı öncesi, beline gelen 4 çocuğu ve eşiyle, Camden Market'ın oyuncakçı dükkanlarından birinde çocuklarına hediyeler alırken yakaldım tesadüf.. Kızarkadaşım bir fotoğrafımızı çekti. Çok heycanlandığım için şu sıralar emeklilikten sonra ne yaptığını falan sormak aklıma gelmedi. Internetteki tek Türk MMA blogunun kurucusuyum falan dedim ama... Bu arada dikkat ettim, canavar gibi elleri vardı. Zaten resimde de bakarsanız zaten kafam kadar maşallah

Pazartesi, Ekim 24, 2011

Shane Carwin'den yaza doğru dönüş sinyalleri

(Kansporu için yazan: Cem Karasu)

Eski UFC interim ağırsiklet şampiyonu Shane Carwin, bir süre önce sağlık sorunları nedeniyle MMA kariyerine ara vereceğini duyurmuştu. Geçen sene 2 Kasım tarihinde boynundan ameliyat olan Carwin, bu sene de 15 Kasım'da sırt bölgesindeki disklerin sinirlere baskı uygulaması nedeniyle tekrar bıçak altına yatacak, ve ameliyattan yaklaşık 8-9 ay sonra, ilkbahar/yaz gibi UFC ağırsikletine geri dönebilecek.

Carwin, "Hala kendimi kanıtlayacağım bazı şeyler var. İçimde bu gücü hissediyorum. Ortada bitmemiş bir iş var ve kendimle ilgili bütün şüpheleri ortadan kaldırmak için elimden geleni yapacağım" şeklinde konuştu.

36 yaşındaki dövüşçü son maçını Haziran ayında Junior Dos Santos ile yapmış, ve jüri kararıyla kaybetmişti. Ondan önceki sene ise Brock Lesnar ile yaptığı maçta galibiyetin ucundan dönerek 2. raundda arm-triangle choke(kol destekli boğma) ile yenilmişti. Bitmemiş hesaplar derken belki de bu maçları kastetti Carwin... Şimdi Carwin'in geri dönmesi halinde umarız yaza doğru harika rövanş maçları izleyebiliriz. 

kaynak: http://lowkick.blitzcorner.com/UFC/Shane-Carwin-Looking-silence-the-doubters-when-he-returns-from-surgery-14186

Pazar, Ekim 23, 2011

Alistair Overeem: "Lesnar ilk roundda bitecek"

(Kansporu içi yazan Cem Karasu)



STRIKEFORCE ağırsiklet şampiyonu Alistair Overeem, UFC'de yapacağı ilk maçta Brock Lesnar'ın karşısına geçecek. 30 Aralık'da Las Vegas MGM Grand Garden Arena'da gerçekleşecek maç hakkında ilk kez konuşan Overeem, eski UFC ağırsiklet şampiyonu için "güçlü ve çok tehlikeli bir dövüşçü fakat 1. raundu geçmesi mümkün olmayacak" şeklinde konuştu. 2011'in son gününde tarihin en bomba maçlarından biri olacak Alistair Overeem vs. Brock Lesnar maçı şimdiden MMA severleri heyecanlandırıyor...

Bununla birlikte Frank Mir de bu maçın klasik bir "striker vs. grappler" maçı olduğunu ve Brock Lesnar'ın kesinlikle Overeem'i yere alıp yeneceğini iddia etti. "Overeem Lesnar tarafından yere alındıktan sonra, sırtüstü pozisyondan geçip ayağa kalkabilirse çok şaşırcam" dedi.

Cuma, Ekim 21, 2011

MMA'in büyükbabaları serisi 1: Mitsuyo Maeda

Mitsuyo Maeda (1910)
BJJ (Brazilian Jiu-Jitsu) için, modern dövüş anlayışını değiştiren en önemli etken demek sanırım abartılı olmayacaktır. UFC'nin kuruluş sebebi olan, ve ilk yıllarında kesinlikle diğer dövüş disiplinlerine karşı üstünlüğü ispatlayarak herkesin saygısını kazanan BJJ nasıl doğdu? Bugünlere nasıl geldi?

BJJ'in tarihinin derinliklerine indiğimizde 1878 doğumlu olan Mitsuyo Maeda'yı buluyoruz. Maeda, Japonya'daki ilk judo okulu olan Kodokan'ın bir üyesiyken Amerika’ya seyahat ederek Princeton Üniverstesi’nde ve Amerikan Askeri Akademisi’nde judo seminerleri veriyor. Buradaki gösterilerinde kendine meydan okuyan ağırsiklet güreşçileri pes ettirerek büyük yankı uyandırıyor.

Sonrasında İngilitere, Fransa, İspanya, daha sonra Küba, Meksika ve Güney Amerika’nın dört bir yanını gezerek judonun üstünlüğü kanıtlamak için sayısız maç yapıyor ve kendisine meydan okuyan herkesi mağlup ederek bir efsaneye dönüşüyor. 70 kilo ağırlığında ve 1.64 boyunda olan Maeda, kimi kaynaklara göre 1000, kimi kaynaklara göre ise 2000’den fazla maç yapıyor ve sadece 2 defa yeniliyor.

Maeda, ilk Brezilyalı öğrencileri ile...
Seyahatlerinin sonunda Brezilya'nın Belem kentinde yerleşmeye karar veren Maeda, burada çeşitli sirklerde maçlar yapıyor, gösteriler sergiliyor. Üçüncü kuşak İskoçya göçmeni, 14 yaşında genç bir Brezilyalı, Carlos Gracie, Maeda ile 1917 yılında bu sirklerden birinde tanışıyor ve ondan 1 sene boyunca ders alıyor. Maeda 1 sene sonra Japonya'ya döndükten sonra ise onun asistan öğretmenlerinden ders almaya devam ediyor. Daha sonra 17 yaşında Rio De Janerio'ya taşınan Carlos Gracie, küçük kardeşi (5 kardeşin en küçüğü) Helio Gracie ile birlikte ilk modern Brazilian Jiu-Jitsu akademisini kuruyor.

Böylelikle, Mitsuyo Maeda'nın öğrencisi Carlos Gracie'nin kurduğu o ekol bugünlere kadar devam ediyor ve 1993 yılında Helio Gracie'nin torunları tarafından ilk UFC kuruluyor!..

kaynak: 
http://www.jiujitsuforums.com/jiujitsuhistory.php
http://en.wikipedia.org/wiki/Mitsuyo_Maeda

Cuma, Ekim 21, 2011

Tarihten Sayfalar: Bu da olmuştu; Hakem Mike Tyson!

Sene 2006... Daha sonra UFC'ye gelen ve şimdi hala UFC'de dövüşmekte olan Terry Etim'in, İngiltere'deki kariyeinin 5. maçına çeviriyoruz kameralarımızı... Sunucu Bas Rutten, hakem Mike Tyson... ortam evlere şenlik...

Perşembe, Ekim 20, 2011

Tarihten Sayfalar: Frank Trigg'in Mayhem Miller'i futbol tekmeleriyle TKO ettiğini biliyor muydunuz?!

Her zaman eğlenceli, cesur, dinamik, kaliteli ve keyifli maçlar çıkaran Jason 'Mayhem' Miller'ı muhtemelen TUF14'te takip ediyorsunuzdur. Ya da MTV Bully Beatdown'da izlemişsinizdir. Hiç olmadı, Dream'deki Japon okul etekli kızlarla, Boyz Noise eşliğinde yaptığı dansı biliyosunuzdur!...
Bugün Miller'ın hayatını araştırıp okurken 2006 yılında Trigg'e karşı kaybettiği bu maçı öğrendim. Ve tabi ki Youtube'dan maçın görüntülerini buldum... Oldukça sert ve yorucu bir maç olmuş belli ki. Biraz PRIDE'daki ilk Baroni vs. Minowa maçını hatırlattı. O kadar efsanevi olmasa da yine de görmeye değer...

Perşembe, Ekim 20, 2011

Werdum tekrar UFC yolunda

(Kansporu için yazan Cem Karasu)

Werdum vs. Overeem maçı seyircileri ikiye bölmüştü...
MMA dünyasının ağırsiklet Brazilian-JiuJitsu fenomeni Fabricio Werdum'u tekrar UFC'de görebiliriz... Strikeforce'un en iyi yer oyuncusu diyebileceğimiz Fabricio Werdum, resmi olarak açıklanmayan bir bilgiye göre tekrar UFC'de karşımıza çıkacağı söyleniyor.

2007 ve 2008 yıllarında UFC'de Gabriel Gonzaga ve Brandon Vera'ya karşı kendini kanıtlamış bir dövüşçü olan Werdum, Junior Dos Santos'a karşı aldığı acı bir nakavt ile UFC ile yollarını ayırmıştı. Akabinde Strikeforce organizasyonuyla anlaşan Werdum, kendini ispat edercesine yenilgisiz Fedor'u, üçgen boğma ile 1 dakika 9 saniyede pes ettirip adeta UFC'ye gönderme yapmıştı.

3 sene sonra UFC'nin Strikeforce'u satın almasıyla beraber akıllara gelen ilk sorulardan biri UFC'nin Werdum ile anlaşıp anlaşmayacağıydı. Werdum bu konuyla ilgili suskunluğunu bozmazken, yakın zamanlarda Kings MMA teknik direktörü Rafael Cordeiro tarafından ilginç bir açıklama geldi; "Werdum, Noel'de tekrar ait olduğu yere geri dönebilir". Werdum gibi fenomen bir yer oyuncusunun UFC ağırsikleti için küçümsenmeyecek ölçüde bir dövüşçü olduğu kesin. Bu haber resmiyet kazanırsa gerçekten UFC harika bir iş daha yapmış olacak. Kim bilir, belki 3 sene sonra Junior Dos Santos'la rövanş maçı yaparlar...
(Kaynak: http://lowkick.blitzcorner.com/UFC/Fabricio-Werdum-in-talks-with-the-UFC-could-be-octagon-bound-by-December-14156 )

Çarşamba, Ekim 19, 2011

GSP sakatlanarak UFC 137'den çekildi!

 Evet, UFC 137'nin posteri yine değişiyor... Önümüzdeki hafta Las Vegas'ta gerçekleşecek olan UFC 137'de GSP sakatlık sebebiyle yer alamayacak!

Kaderin enteresan bir cilvesiyle şimdi Nick Diaz tekrar main event'te! Aslında koyu GSP hayranları hariç geri kalan hepimiz için gecenin en heycanla beklenilen maçı olan Nick Diaz vs. BJ Penn, şimdi gecenin main event'i haline geldi. Tek problem bu maçın 5 değil 3 raund olacak olması. Kulağa son derece mantıksız geliyor. Hani artık kemer mücadelesi olmayan main event'ler 5 raund olacaktı?.. Bakalım gelişmeleri bekliyoruz...

Salı, Ekim 18, 2011

Tarihten Sayfalar: Cro Cop vs. Dos Caras Jr.

Sene 2003... PRIDE'ın Bushido serisinin ilk etkinliği... Igor Vovchancyn'i nakavt ederek bir anda herkesin gözünde dünyanın en tehlikeli adamı konumuna gelmiş Cro Cop'un karşısına bu sefer kimsenin tanımadığı, Meksika'dan bir Amerikan Güreşçisi çıkarıyorlar!..
(Cro Cop'un ünlü Nogueira maçından bir ay önce)

Pazartesi, Ekim 17, 2011

İlk MMA gişe filmi, Warrior (2011), sınıfı geçti

Son 20 senede açık ara farkla dünyanın en hızla büyüyen sporu MMA ile ilgili ilk "büyük" gişe filmi Warrior, sonunda sinemalara ulaştı. (Malesef film ülkemizde gösterime girmiyor sanırım. ben filmi Londra'da izleme şansı buldum). Tipik bir Rocky hikayesi anlatan film, kitleleri peşinden koşturacak kadar coşkulu değil, ancak kesinlikle sığ bir patlamış mısır filmi deyip geçemeyeceğiniz, misyonuna son derece sadık ve ayakları yere basan bir film...

Konu: Alkolik bir baba nedeniyle parçalanmış bir ailenin iki birbiriyle küs kardeşinin yolları, yıllar sonra büyük para ödüllü bir MMA turnuvasında kesişir...

Warrior'un artıları
Warrior, öncelikli olarak dövüş sahnelerinin inandırıcılığı ve ciddiyetiyle öne çıkıyor. Şöyle bir sinema tarihine baktığınız zaman Warrior kadar dövüşün doğasına ve tekniğine özen gösterip, böylesine gerçekçi, abartıdan uzak, ama yine de heyecanlı dövüş sahnelerinin bir benzerine daha kolay kolay rastlayamazsınız. Bütün o uzakdoğu dövüş filmleri, Rocky'ler, Bruce Lee filmleri, hatta Oscar ödüllü boks klasikleri bile, istisnasız hepsi gerçekçilik ve inandırıcı dövüş sahneleri konusunda sınıfta kalan filmlerdir... Ortalama bir sinema seyircisi, hayatı boyunca izlediği dövüşlerin yüzde 90'ını filmlerden görüp izlediği için, belli başlı klişelere çoktan alışmış ve kabul etmiştir. Halbuki sinemada izlediğimiz dövüş sahneleriyle, gerçek dövüşün ortak yanı çok azdır. İlk MMA gişe filminin bu unsura dikkat etmiş olması, hem Warrior adına hem MMA adına başlı başına bir zaferdir.*

Warrior, MMA'in barbarca bir horoz dövüşü değil, modern bir spor olduğu fazlasıyla vurguluyor. (Ancak bu vurgu biraz fazla abartıldığı için, belki film adına bir artı olmaktan eksi olmaya dönüşüyor diyebiliriz)

Warrior, aslında bu sporun son zamanlarda geldiği parıltıdan biraz uzak, 10 sene önceki MMA'in uyanış dönemini konu alan bir film. Hikaye bu sporun kısa ve yakın tarihindeki bazı efsanelerden beslendiği için, oldukça manidar bir film olmuş. Mesela filmdeki iki kardeşin hikayesi, belli ki UFC'deki Shamrock kardeşlerin hayat hikayesinden etkilenerek oluşturulmuş. Joel Edgarton tarafından başarıyla canlandırılan, fizik öğretmenliğinden profesyönel dövüşçülüğe geçen Brendan Conlon'ın hikayesi ise, şüphesiz matematik öğretmeniyken dövüşmeye başlayıp UFC ortasiklet şampiyonu olan Rich Franklin'in üzerine kurulmuş. Diğer kardeşin eski komando olması, Tim Kennedy ve Brian Stann gibi eski komando MMA'cileri hatırlatıyor. Eski komando asabi kardeşin galibiyetten sonra kafeste çıkıp gitmesi ise ünlü BJ Penn'in gençlik yıllarından hatırladığımız bir tavır. Rusya'dan gelen yenilgisiz şampiyon Koba karakteri, yıllardır Amerika'lıların korkulu rüyası olan yenilgisiz Fedor Emelianenko'dan esinlenerek yapılmış. Filmdeki diğer bütün dövüşçülerin tarzları da gerçekte var olan, son derece inandırıcı stiller üzerine kurulmuş. Ve bütün bunların sonunda, filmdeki "8 adam turnuva" şablonu da MMA'in eski günlerinde çok sık kullanılan bir durum olduğu için son derece manalı olmuş.**

Filmin sinematografisi birinci sınıf. Kamera, bütün modern filmlerde olduğu gibi yer yer biraz fazla hareket ediyor ama onun dışında bir sorun yok. Dövüş sahnelerinde kamera kullanımı çok başarılı. Sanat yönetmenliği de hiç aksamıyor. Mekanlar, ortamlar, makyajlar gayet güzel.

Filmdeki üç ana karakterin oyunculuklarını da baya beğendiğimi söyleyebilirim. Alkolik baba rolünde Nick Nolte için zaten pek bir söze gerek yok... Geçtiğimiz yılın en iyi filmlerinden Animal Kingdom'dan tanıdığımız Joel Edgarton, o kadar iyiydi ki, sanki yakında sinemalara gelecek olan The Thing remake'inde Kurt Russel'ın yerini doldurabilirmiş gibi geldi bana. Asabi kardeş rolünde Tom Hardy ise çok sıkı bir kötü çocuk performansı sergiliyor. Hem vücut olarak, hem ifade olarak, hem oyunculuk olarak, hem de dövüş kabiliyeti olarak baya etkileyici bir tip olmuş.

Filmin eksileri
- Filmin en büyük handikapı 140 dakika olması diyebilirim. Filmdeki duygusal sahneler gereğinden fazla uzun tutulmuş. Bir dövüş filminin bel kemiği olması gereken antreman sahneleri ise çok ama çok kısa geçilmiş. Hepimiz bir dönüp neden Rocky filmlerini bu kadar sevdiğimizi hatırlayalım... Bir dövüş veya dövüş sporu filminin seyirciyle iletişim kuracağı en önemli alanlardan biridir antreman sahneleri. 

-Warrior'da sanki 'isteyen herkes başarır' gibi sığ bir durum var. Bu adamlar neden dünya şampiyonu oluyorlar? Sadece doğuştan çok güçlü oldukları için mi? Özel bir teknik bildikleri için mi? Onlara hiç değinilmemiş... Bu iki kardeşten birinin çok güçlü olduğunu biliyoruz, tamam. Ama diğerinin yer oyununda çok iyi olduğu ve bunun için çok antreman yaptığı biraz es geçilmiş. 


 - PG13 reytingi alıp, çocuklara ve daha fazla seyirciye ulaşma endişesiyle filmdeki kan oranını çok az tutmuşlar. Hani kan gövdeyi götürsün demiyorum ama burada gösterildiği kadar sert ve çekişmeli geçen maçlarda daha fazla kan çıkmaması biraz komik olmuş. Raging Bull ve Rocky filmlerindeki dağılmış suratları geçtim, adamların burunlarından bile kan gelmiyor burda!

- Turnuvadaki diğer dövüşçüleri çok az görüyoruz. Turnuva ruhunu ve Van Damme'ın Kansporu filmindeki heyevanı, çekişmeyi yakalayamıyoruz. "Acaba kim kazancak" hissi yok. "Ben o Brezilyalı herifi sevdim" demek mümkün değil. Zaten son 8 dövüşçünün 4'ünü toplam 60 saniye görmüyoruz bile. Hani Van Damme'ın Kansporu filminden yıllar sonra bile "ordaki o İspanyol muay-thaici"yi konuşan adamlar biliyorum ben. Warrior, böyle bir etkiyi yaratmaktan çok ama çok uzak...


- Dövüş sahneleri çok gerçekçi dedik tamam. Ama burada da sinemanın çok önemli bir kuralı unutulmuş. Nuri Bilge Ceylan'ın dediği gibi "filmi cep telefonuyla bile çekerseniz çekin, yeter ki ses çok gerçekçi olsun" (tabi Nuri Bilge bunu dediğinde daha iphone'lar fln piyasada yoktu). Warrior'da da dövüş sahnelerindeki ses efektleri çok kötü. Yani o kadar bilimsel ve zekice kurgulanmış dövüş kareografilerini bu kadar temel bir hatayla neredeyse sınıfta kalacak duruma getirmek çok yazık olmuş. Genel seyirci bu eksinin farkına varmayacaktır. Ama eğer o sesler gerçekçi düzenlenseymiş, bu filmdeki dövüş sahneleri ne kadar iyi olmuş diye kulaktan kulağa gezerdi. Şimdi öyle birşey de olmayacak...

Sonuç:
Sonuç olarak Warrior, beklediğimden daha iyi ve hakikaten MMA'in ruhuna sadık bir filmdi. Dövüş sahneleri bugüne kadar bir spor filminde gördüğüm en gerçekçi dövüş sahneleriydi... Ama bir film olarak anca 10 üzerinden 5 verdim. Yani evet sınıfı geçiyor, ve önemli bir ilk adım atıyor. Ama çok daha iyi bir film olmayı çok kolay bir şekilde elinden kaçırdığı için anca düşük bir geçer notu hakediyor. 

Warrior aslında MMA'in bir horoz dövüşü değil, gerçek bir spor olduğunu ispatlamak derdine biraz fazla kapılmış, ve bu uğurda boğulmuş bir film. Uzunluğu da ondan, duygusal sahneler de ondan, kan olmaması da ondan, heyecanı eksik olması da ondan... MMA'in hakkettiği saygıyı MMA'e vereceğim diye, b-tipi bir dövüş filmi olmaktan o kadar kaçınmışlar ki, aslında ait olmaları gereken janradan uzaklaşmışlar. Hani bu filmi izleyen bir ilkokul öğrencisi, Rocky izler gibi tekrar tekrar izlemez bu filmi... Halbuki ilk MMA filminin esas buna oynaması gerekirdi. Ama bütün bunlara rağmen, günümüzün gişe filmlerinin %90'ının aksine, gerçekçi, ayakları yere basan ve saygıdeğer bir film Warrior...MMAseverler takdir edecektir...




-------------
*Cronenberg'in Eastern promises / Şark Vaatleri'ndeki hamamda dövüş sahnesi, herhalde sinema tarihindeki en gerçekçi dövüş sahnesidir (ekleme: Bu yazıyı yazdıktan sonra döndüm bidaha izledim, bu sahne de gerçekçilik açısından tatmin etmedi aslında ya, yanılıyormuşum)
**Bunlardan başka ünlü UFC hakemi Josh Rosentahl'ın aynı kendi adıyla turnuva hakemi olarak karşımıza çıkması, MMA Live adlı programın gerçek sunucusu ve hatta yorumcularıyla filmde yer alması, Nate Marquardt ve Anthony Johnson gibi UFC dövüşçülerinin de turnuvada rol alması son derece güzel detaylardı.

Pazar, Ekim 16, 2011

Dev adam Hong Man Choi mahkemelik

Geçtiğimiz günlerde MMA ve Kickboks dünyasının "Süper Hulk" lakaplı devi Hong Man Choi mahkemelik oldu.

Olay 8 Ekim günü Güney Kore'nin Seul kentinde Choi'nin kendi sahibi olduğu barda gerçekleşmiş. İddaaya göre, beklediğinden çok fazla hesap gelince ismi açıklanmayan bayan müşteri, hesabı ödemeyi reddetmiş ve mekan sahibi Choi ile arasında tartışma çıkmış. Görgü tanıklarının ifadelerine göre bayan müşterinin Choi'ye bardak fırlattığı ve yumruk, tekme attığı kayıtlara geçmiş. Kendi blog sayfasında açıklama yapan Choi, kadına vurduğunu kesin bir dille yalanlayarak ve "sadece sözlü tartıştık ve bayanı yüzünden ittim o kadar. Bir kadına vurmadığıma yemin ederim" şeklinde açıklama yaptı. Hong Man Choi, kendisinin bir kadına yumruk attığının ispatlanması halinde bir daha K-1 maçına çıkmayacağına yemin etmiş. Kadın müşteri ise yasal yollara başvuracağını söylemiş.

Pazar, Ekim 16, 2011

Dana White özellikle Melendez'de yoğunlaşıyor

(Kansporu için yazan: Cem Karasu)

UFC'nin CEO'su Dana White, hafifsiklette kan değişikliği istiyor. White'ın, Strikeforce'u satın aldıktan sonra üzerinde yoğunlaştığı dövüşçülerden biri de Strikeforce'un hafifsiklet şampiyonu Gilbert Melendez.

Melendez, özellikle geçen sene Shinya Aoki'yi mağlup ettikten sonra MMA'in en büyük yıldızları arasına adını yazdırmıştı. Şimdi 17 Aralık'ta Strikeforce hafifsiklet kemer müdafaa maçı için Jorge Masvidal ile karşı karşıya gelecek olan Melendez'in, bu maçı tamamladıktan sonra Dana White tarafından çok hızlı bi şekilde UFC'ye getirilmek istendiği açıklandı. Şu ana kadar sadece jüri kararıyla aldığı 2 yenilgi dışında yenilgisi bulunmayan Gilbert Melendez'in, gerçekten UFC hafifsikletine heyecan katacak bir dövüşçü olduğunu biliyoruz. UFC'de yer aldıktan sonra direk kemer maçına mı çıkar, yoksa öncesinde White onu bir ön maça mı çıkarır o merak konusu...

Kaynak:
http://lowkick.blitzcorner.com/Strikeforce/Gilbert-Melendez-The-goal-is-to-be-Number-One-in-the-world-14115

Perşembe, Ekim 13, 2011

Perşembe, Ekim 13, 2011

UFC 140! 10 Aralık'ta da bomba gibi kemer maçı geliyor; Jon Jones vs. Lyoto Machida

(Kansporu için yazan: Cem Karasu) 

Geçtiğimiz günlerde Rampage Jackson'a karşı orta-ağırsiklet şampiyonluk ünvanını koruyan Jon Jones, bu sefer de UFC140'ta kemer maçı için Lyoto Machida ile eşleşti... Gecenin main event maçı olarak belirlenen hafif-ağırsiklet ünvan maçının duyurusu twitter üzerinden Dana White aracılığıyla yapıldı.

Air Canada Centre'da gerçekleşecek olan UFC140 gecesinde MMAseverlerin ilgisini çekecek başka maçlarda var... Başka bir orta-ağırsiklet heyecanı da Antonio Rogerio Nogueira vs. Tito Ortiz maçı olacak.

Veee ağırsiklet; yer oyununun en iyilerinden Frank Mir, aynı gece sağlam çene Antonio Rodrigo Nogueira'yla (büyük kardeş Nogueira) karşılaşacak.

UFC140, MMAseverlerin heyecanla izleyeceği bir gece yaşatacak bizlere... Lyoto Machida, Jon Jones'u durdurmak için en iyi yolu bulacağını ve çok çalışacağını söylemiş. Anlaşılan çekişmeli bir orta-ağırsiklet kemer maçı izleyeceğiz...


Kaynak:

http://lowkick.blitzcorner.com/UFC/Lyoto-Machida-will-study-to-find-the-best-way-to-stop-Jon-Jones-14079
http://lowkick.blitzcorner.com/UFC/Jon-Jones-vs-Lyoto-Machida-set-to-headline-UFC-140-in-December-14010

Not: Yazarımız Cem Karasu, "light-heavyweight" için Türkçe "orta-ağırsiklet" tabirini kullanmış. Biz normalde "hafif-ağırsiklet" diyorduk. Acaba Türkçe'de boksta falan böyle mi kullanılıyor bilemediğimden ben de Cem'in yazdığı gibi bıraktım. Farklı renkler, farklı tadlar...

Basın Toplantısı:
 

Salı, Ekim 11, 2011

Bellator Ağırsiklet Turnuvası ilk tur video özeti

UFC kasırgası tüm hiddetiyle esmeye devam ederken, ZUFFA dışındaki en ünlü ufak MMA organizasyonu konumuna gelen Bellator, Ağırsiklet Turnuvası'nın ilk tur maçlarını geçen hafta gerçekleştirdi.


Turnuvanın ilk turunun gerçekleştirildiği Bellator52 hakkında bilgi: http://en.wikipedia.org/wiki/Bellator_52

Salı, Ekim 11, 2011

Son İmparator, 4 sene sonra ülkesinde... 20 Kasım'da

(Kansporu için yazan Cem Karasu) 


Fedor "The Last Emperor" Emelianenko... Bu isim 2 sene öncesine kadar herkesin saygı duyduğu bir dövüşçüye aitti. Ancak ard arda aldığı şok yenilgilerle bazı MMA takipçi kesiminin ve kimi organizasyon idarecilerinin alay konusu haline geldi (tabi ki dana white). "Last Emperor" son yenilgisini Hendo'ya nakavt olarak almıştı. Bu şansızlık zincirini kırıp tekrar eski günlerine dönmek isterken Strikeforce ile yollarını ayırıp tam bi fiyasko yaşamış, kendini boşlukta bulmuştu. Şmdi ise M-1 Global ile anlaşan "sözüm ona last emperor", 20 Kasım Pazar günü Rusya'nın Moskova kentinde Jeff Monson'a karşı mücadele edecek. Maç Olimpiskiy Spor Kompleksi'nde yapılacak. En son galibiyetini 7 Kasım 2009 tarihinde Brett Rogers'a karşı alan Fedor, 2007'deki Matt Lindland zaferinden beri Rusya'daki ilk maçına çıkacak. Tam bir şeref ve varolma mücadelesi veren son imparator, kim bilir belki evinde kendini rahat hissederek bu maçı alır ve yenilgi zincirini kırar... Bunu bekleyen binlerce hayranı Fedor'u tekrar eski günlerinde görmek istiyor. Bunu yapmasının kolay olmayacağı da herkes tarafından bilinen bir gerçek... Maç öncesinde Jeff Monson ile bir araya gelen Fedor, "Ülkemde mücadele etmekten çok mutluyum. Maçlarımın çoğunu Japonya ve Amerika'da yaptım. 4 sene sonra tekrar Rusya'da maç yapmak benim için ayrı bir mutluluk. Jeff Monson'la mücadele fırsatı bulduğum için teşekkür borçluyum. Hayranlarımız için güzel bir mücadele sunacağımızı umuyorum. Yenilgi aldığım son 3 maçta içimde hep kazanma hissi vardı fakat hep son anda bişeyler ters gitti" şeklinde konuştu.

orjinal metin: http://lowkick.blitzcorner.com/Other/Fedor-Emelianenko-vs-Jeff-Monson-Pre-Fight-Press-Conference-Quotes-and-Notes-14031 

Fedor, aldığı fiyasko yenilgilerden bahsetmez diye bekliyordum ama bahsetmesi gerçekten şaşırtıcı...

Pazartesi, Ekim 10, 2011

Frankie Edgar tarihe geçti! Jose Aldo hala rakipsiz! Sonnen vs. Silva II yolda...

UFC 136, beklenildiği gibi çok sıkı ve çok kaliteli geçti diyebilirim. Frankie Edgar ise sıkı, yetenekli falan değil, artık yaşayan bir efsaneye dönüştü demek lazım. Rocky oldu Rocky... Filmde görsek yok artık bu kadar da olmaz derdik...

Geceye Melvin Guillard'ın biraz fazla havalara girip Joe Lauzon'a flaş bir submission ile mağlup olmasıyla başladık.

Ardından Chael Sonnen'in tahmin edildiği üzere güreşini konuşturup, nakavt makinesi Brian Stann'ı yerde domine etmesini ve etkisiz hale getirmesini izledik. Doğrusu Stann'in Sonnen'e daha fazla problem çıkaracağını sanıyordum. Sonnen'in maçtan sonra Anders Silva'ya meydan okuması ise neredeyse maçın önüne geçti desek yeridir. Basın toplantısı esnasında Dana White da gülerek bu rövanşı yapmamak için aptal olmamız lazım dedi.

Gecenin co-main event'inde Jose Aldo, Kenny Florian'ı çok ustaca mağlup etmeyi başardı. Rakibini bitirmeye çalışmak yerine takedown'larla ve clinch'te puan kovalayan çok yetenekli ama sıkıcı Florian'ın oyunları Aldo'ya yetmedi. Kenny Florian çok yetenekli ve özel bir adam, orası kesin. Ancak o en üst düzeydeki süperyıldızlardan birideğil. Jose Aldo ise her zamanki yırtıcı pitbull tarzını sergileyemedi ama Forian'ı da başka türlü yenmesine imkan yoktu. Olgun bir şekilde yeri geldiğinde bu işi satranç gibi oynayabildiğini de ispatlayarak, gelmiş geçmiş en iyilerden biri olduğunun altını çizdi.

Finalde Frankie Edgar ve Gray Maynard kozlarını 3. kere paylaşmak için karşı karşıya geldiler. Büyük bir çoğunluk gibi ben de Edgar'ın artık bu sefer kurtulamayacağını düşünüyordum (bir önceki maçı Edgar'a daha yakın bulmama rağmen). Ve tıpkı tahmin edildiği gibi ilk rauntta Maynard kaya gibi bir aparkatla Edgar'ı sersemletti ve ardından 2 defa yere düşürdü. Ne yalan söyleyeyim, artık bu sefer Edgar'a yazık olacak diye düşünmeye başladım izlerken... Ama Edgar gerçekten sıradışı bir dövüşçü (sıradışı bir insan olduğunu) haykırırcasına yine durumu eşitlemeyi başardı ve jüri kararı bir galibiyete doğru gidiyor derken 4. rauntta Maynard'ı nakavt etmeyi becerdi. İnanılmaz bir andı...

Cuma, Ekim 07, 2011

Kansporu UFC 136 banyosu

UFC 136'yı birlikte canlı izlemek için: http://www.facebook.com/event.php?eid=272630962769634

8 Ekim'de Houston, Teksas'da, Toyota Center'da düzenlenecek olan UFC 136'da hafifsiklet ve tüysiklet kemer mücadelelerini izleyeceğiz. Gecede çok bomba 3 maç var!

Frankie Edgar vs. Gray Maynard III (UFC 136) - Hafifsiklet kemer mücadelesi (66-70kg) - Edgar ve Maynard gözlerimizin önünde bir modern spor destanı yazıyorlar. UFC'nin bu en zor kabul edilen sikletinde şampiyon Edgar, 15 maçta tek yenilgisini 2008'de Maynard'a karşı almış bulunuyor. Yenilgisiz Maynard ise geçtiğimiz Ocak ayında rövanş mücadelesini kazanıp kemeri Edgar'dan almak istiyordu ki, gelmiş geçmiş en heycanlı ve inanılması güç MMA müsabakalarından birinin sonunda jüriden beraberlik kararı çıktı. Rocky filmlerini aratmayan 2. maçtan sonra bu 3. maçta sonucun ne olacağını kestirmeye imkan yok!

Jose Aldo vs. Kenny Florian (UFC 136) - Tüysiklet kemer mücadelesi (61-66kg) - Bir tarafta MMA'in en iyi bir iki isminden biri kabul edilen üstün teknik kapasiteli, acımasız thai boks makinası Jose Aldo... Diğer tarafta bu işin profesörlerinden sayılan ve bir üst sikletten bu siklete geçiş yapan Kenny Florian. Yine otoritelerin sonucunu tahmin etmekte çok zorlandığı ve Aldo'nun kazanırsa kendi sikletindeki tartışmasız üstünlüğünü perçinleyeceği bir maç.

Chael Sonnen vs. Brian Stann (UFC 136) - MMA'in kötü çocuklarından Chael Sonnen, geçtiğimiz sene ilk 4 raund Anderson Spider Silva'ya kariyerinin dayağını atmış, ama son raund inanılmaz bir şekilde üçgen boğmayla maçı kaybetmişti. 1 senelik bir aradan sonra kafese geri dönen Sonnen, karşısında MMA'in en iyi striker'larından (vuruşçu) birini bulacak. Eski komando Brian Stann'ın göz kamaştıran nakavtları ve önlenemez yükselişi, Sonnen'in üstün güreşi karşısında önemli bir teste tabi olacak.

Ayrıca UFC 136 dövüş kartında Anthony Pettis, Joe Luazon, Jorge Santiago, Demian Maia ve Melvin Guillard gibi büyük yıldız isimler daha var! Bu gece kaçmaz!

Perşembe, Ekim 06, 2011

Kansporu, Men's Health dergisinde

Bu ay Men's Health dergisinde Kansporu imzasıyla yarım sayfa bir yazı var.  Çok ahım şahım birşey olmasa da, Türk basınında MMA adına güzel bir gelişme.
Başlık; "UFC'de bu ay izlemeniz gereken en iyi 5 maç!"

"GSP vs. Condit" yerine bu ayın en iyi 5. maçı olarak "Nelson vs. Cro Cop"u geçmeyi daha uygun buldum.
Bilmiyorum katılır mısınız?

Perşembe, Ekim 06, 2011

Evet iş buraya geldi...

"Biz gece belli bir saatten sonra iyi şeyler olmaz diye yetiştirildik. Ve hala da buna inanırım." gibi konservatif ve dinibütün açıklamalarıyla tanıdığımız Jon Jones, bu hafta içinde önce kendine yıkılan bir Bentley çekti, ardından da ESPN dergisine verdiği çırılçıplak havuz kenarı muay thai pozlarıyla gündemi sevdi...

Çarşamba, Ekim 05, 2011

UFC'nin en ufak adamı, en uzun adamına karşı

Birinin takma adı Mighty Mouse (Süper Fare), diğerininki Skyscraper (Gökdelen) ...

"UFC Versus 6" etkinliği esnasında çekilmiş bu fotoğrafta, UFC'nin en ufak adamı Demetrious Johnson ve UFC'nin en uzun adamı Stefan Struve birlikte poz vermişler...

Demetrious Johnson: http://en.wikipedia.org/wiki/Demetrious_Johnson_%28fighter%29

Stefan Struve: http://en.wikipedia.org/wiki/Stefan_Struve

Photoshop hilesi değil, ebatlar hakikaten böyle...

Ama bence dövüşseler Demetrious Johnson alır! Gerçekten para koycak olsam Johnson'a koyardım.

Salı, Ekim 04, 2011

Gracie vs. Emin Boztepe... Yalan mı doğru mu?

Emin Boztepe ilk UFC Superfight'ına davet edildi de gitmedi mi?

Sene 1996...
Uzun zamandır internette Emin Boztepe ile ilgili gerçek mi değil mi emin olamanın çok zor olduğu bir şehir efsanesi dolaşıyor... Söylentilere göre MMA öncesinde, 90'ların başında, dünya dövüş sanatları arenasında en geçerli isimlerden biri Emin Boztepe'ymiş... Bütün dergilerde falan adı geçiyormuş, gösterileri dilden dile dolaşıyormuş... 300 kadar sokak dövüşünde tek bir yenilgisinin bile olmadığı söyleniyormuş... (Ancak gerçek bir dövüşünün görüntüsüne ben internetten aradığım kadarıyla ulaşamadım)

İddia o ki; Emin Boztepe yazdığı bir mektupla Gracie ailesine meydan okumuş. Gracie'ler de Emin Boztepe'yi UFC'ye davet etmişler. Hatta ilk UFC Superfight'ını da ona teklif etmişler. (Yani Gracie vs. Shamrock değil, Gracie vs. Boztepe'yi izleyebilirmişiz aslında zamanında...) Neyse, karşılıklı meydan okumalar, mektuplar ve suçlamalardan sonra Boztepe, kendisine sunulan bu Superfight teklifini reddetmiş. Hatta bu sebepten kendisine dövüş dünyasında 'chicken' (tavuk) takma adı takılmışmış...

Ben bu olayı en saygın MMA yazarlarından Jonathan Snowden'ın yazdığı MMA Ansiklopedisi'nden öğrendim. Ansiklopedide B harfinde, Emin 'Chicken' Boztepe diye bir sayfa vardı! Acaba bu işin aslı nedir ne değildir diye araştırınca hakikaten de Google'da Boztepe'yle dalga geçen bir çok foruma rastladım. Sonunda da  Boztepe ve Gracie ailesi arasında yazılmış bütün emaillerin olduğu bir sayfaya ulaştım. Bütün bu emailleri oturup Türkçe'ye çevirecek halim olmadığından buradan meraklısına hepsini İngilizce koyuyorum.

Okumak isteyenler, yazının devamında copy/paste ettiğim emaillerin tamamını ingilizce okuyabilir...

Pazartesi, Ekim 03, 2011

Badr Hari emekli oluyor! 28 Ocak - IT'S Showtime

(Kansporu için yazan: Sefa Atılgan)

Kickboks dünyasının en büyük süperstarı Badr Hari, kariyerine nokta koymaya ve boks kariyerine yelken açmaya karar verdi! Bu seneki K1 WGP'sinde de bulunan Badr Hari duruma göre ya turnuvaya çıkacak ve Gökhan Saki ile kariyerine nokta koyacak ya da direk Gökhan'la karşılaşacak. WGP'nin gerçekleşme durumuna göre belli olacak herşey. Bu arada Gökhan Saki K1 WGP'sinde yok. Bunun sebebi onun da kickboks kariyerini bitirmeyi düşünmesi. Büyük ihtimal 28 Ocak günü efsanevi gecede iki süperstar kariyerlerinin son maçına çıkacaklar.

Şimdi Gökhan Saki'nin de  beklenilenin aksine MMA değil boks kariyerine başlayacağı konuşulmaya başlandı. 2 dövüşçü de boksör olmak ve daha çok para kazanmak istiyor gibiler. Hari'nin bu çeneyle boks dünyasında ağır siklette yer almasını düşünemiyorum bile. Saki ise daha alt sikletlerde bulunacaktır büyük ihtimal. En bomba tarafı Gökhan'ın boks kariyerinde çalışacağı yer Mayweather ailesinin bizzat kendi salonu olması!

Bu kararlardan Gökhan daha karlı çıkacakmış gibi geliyor bana. En sonunda kendi ebatlarında isimlerle karşılaşabilecek ve tam olarak yumruklarına odaklanabilecek.

İşte 28 Ocak'taki müthiş gecenin dövüş listesi:

Badr Hari vs. Gökhan Saki
Daniel Ghita vs. Hesdy Gerges (IT’S SHOWTIME world title heavyweight)
Tyrone Spong vs. Melvin Manhoef
Errol Zimmerman vs. Rico Verhoeven
Ben Edwards vs. Ricardo van den Bos
Murat Direkçi vs. Robin van Roosmalen
Lhoucine ‘Aussie’ Ouzgni vs.. Yohan Lidon (IT’S SHOWTIME world title 73kg max)
Gago Drago vs. Hinata Watanabe
Chahid Oulad El Hadj vs. Harut Grigorian
Danyo Ilunga vs. Mourad Bouzidi
Michael Duut vs. Anderson ‘Braddock’ Silva
Henry van Opstal vs. Hafid el Boustati

Hollanda'ya gitsem mi diye düşünmeye bile başladım... 2 süperstarın final maçı, Ghita vs Gerges rövanş ve Spong vs. Manhoef gibi vahşi bir dövüş!..

Pazar, Ekim 02, 2011

UFC'nin en hızlı 2 adamının mücadelesi nefes kesti! Cruz, şampiyonluğa devam etti. Johnson, artık UFC'de sineksiklet'in kurulmasının zamanının geldiğini ispatladı.

Cruz, maç boyunca yaptığı 2 supleksle galibiyetini süsledi
Dün gece "UFC Versus 6" adlı etkinlikte, UFC'nin en hızlı 2 adamı Dominick Cruz ve Demetrious Johnson'ın mücadelesi, beklenildiği gibi dinamit gibi geçti! 25 dakika boyunca bir an olsun aksiyon dinmedi. İki dövüşçü de, takedown defanslarıyla olsun, ayak oyunlarıyla olsun ve her safhadaki mücadeleleriyle modern MMA'in zirve noktasını simgeleyen bir maça imza attılar.

UFC'nin en az ilgi gören şampiyonu Dominick Cruz'un taht serüveni aynen devam ediyor. Normal olarak flyweight'te (sineksiklet yani 57 kg altı) dövüşmesi gereken Demetrious Johnson ise UFC'de sineksiklet olmadığı için horozsiklette (61kg altı) dövüşüyor.

Muhteşem bir mücadele vermesine rağmen Johnson'un sayıyla kaybettiği maçın ardından Dana White, sineksikletin bir sene içerisinde kurulabileceğinin sinyallerini verdi. Horozsiklet'ten (bantamweight) de hafif olan flyweight sikleti kurulunca Demetrious Johnson herhalde bu sikletin tartışmasız kralı olur diye düşünüyorum.

Not: Dominick Cruz'un bütün maçı kırık elle tamamladığı ve maç biter bitmez hastanenin yolunu tuttuğu açıklandı! Vay be diyoruz...

Maçın video özeti: http://www.bloodyelbow.com/2011/10/2/2463407/ufc-on-versus-6-results-dominick-cruz-vs-demetrious-johnson-fight

Cumartesi, Ekim 01, 2011

UFC 139 Basın Toplantısı

(Kansporu için yazan: Sefa Atılgan)

Geçtiğimiz günlerde harika bir dövüş gecesinin basın toplantısı vardı. Gecenin esas 4 adamı da yerlerindeydi (Nick Diaz aklımıza geliyor tabi ki bu durumda) ...

Medya ve hayranların öncelikli ilgisi Cung Le olurken, Le'nin rahat tavırları ve kameralara alışık olması hemen dikkat çekti. UFC'de ve co-main event'te (gecenin ana 2 maçından biri) bulunacak olmasını bir hayalin gerçekleşmesi olarak nitelendiren Le, bir hayranın "Vitor için hazırlanırken bir anda Wanderlei'nin devreye girmesi sonrasında onun tarzına nasıl adapte oldun ve dövüşte ne yapmayı düşünüyorsun?" sorusuna "Bu bir sır" diyerek cevap verdi ve ortamı koparttı. Dana'nın seveceği tarzda bir adam, müthiş bir dövüşçü.


Wanderlei ise müthiş ingilizcesini konuşturmaya devam etti. Sırtının duvara dayalı olduğunun farkında olduğunu belirtirken, dövüşmeyi hala çok sevdiğini ve istediğini söyledi.

Shogun fazla konuşmazken Hendo'ya odaklandığını dile getirdi. Ayrıca Jones vs Rampage dövüşünü de değerlendirdi. Jones'un baştan sona kontrol sahibi olduğunu söyleyen efsane, etkinlik sonrası Rampage'in ona ettiği maç teklifini de kabul etmiş oldu. "Ne zaman veya nerde olacağını bilemem ama rövanş olacaktır" dedi.

Bir muhabirin Dana White'a Henderson'la tekrar çalışacak olması konusunda heyecanlı olup olmadığı sorusu üzerine eğlenceli anlar yaşandı. White bazen zıtlaşsalar da hala geçinebildiklerini söylerken Hendo'ya dövüşçü olarak büyük saygısını olduğunu söyledi. Sonuna da "Fedor'u nakavt etmesi sonucunda ondan nefret edemem" diye ekledi.

Benzer bir soruya da Hendo "ironik bir durum, ne zaman bir yerde kemer kazansam Dana o organizasyonu satın alıyor" diyerek kahkalara sebep oldu.

Toplantının en ilginç anları bir hayranın (yada medy dan birisinin ama hayranlar daha baskılıydı demem lazım) Dan Henderson'a orta siklette bir daha dövüşür müsün sorusunu sormasıyla başladı. Hendo artık yaşlandığını ve daha fazla siklet değiştirmek istemediğini söylese de alt siklette dövüşürsem sadece bir isim var dedi. Oda tahmin ettiğiniz gibi Anderson Silva. Okami dövüşünden sonra Silva nın sakatlanması konu olunca hayranların Dan'e destek verip Silva'nın 'gerçek' bir sıkıntısının olmadığını söylemesi sonucunda Dana hemen olaya el koydu ve şampiyonuna arka çıktı. Silva'nın hiç bir dövüşten kaçmadığını söyleyen White. Şimdi önümüzde Shogun maçı var ondan sonra duruma göre Hendo da siklet inerse neden olmasın dedi.

UFC'nin Japonya'ya gideceği hatırlatılan 3 büyük Pride efsanesi memnuniyetle bir daha orada dövüşebileceklerini söylediler.