Perşembe, Kasım 26, 2009

Wanderlei blog 05: Wanderlei Silva vs. Bisping!

UFC 110 ile birlikte, UFC ilk defa Avustralya'ya çıkartma yapıyor.
Gecenin maçı belki de uzun süredir bizi en heycanlandıran eşleşmelerden biri!


Salı, Kasım 24, 2009

Tarihten sayfalar: 2005'in en iyi maçı

Küçük Nog, UFC 106 ile UFC'ye bomba gibi bir giriş yapmışken, 4 sene öncesine dönüp, yine PRIDE günlerine bir yolculuk yapmanın zamanı geldi. 2005 yılında, PRIDE Ortasiklet Gran Prix turnuvası 2. turda, Küçük Noguira ile Shogun Rua karşı karşıya geliyordu.... İkisi de yenilgisiz, ikisi de çok formda ve ikisi de yükselişte olan bu Brezilyalı yıldızların mücadelesi, sene sonunda birçok kaynak tarafından 2005'in en iyi maçı seçilecekti...

Pazartesi, Kasım 23, 2009

Forrest Tito'dan rövanşı aldı

Forrest Griffin, 2006 yılında, UFC 59'da kaybettiği maçın rövanşını Tito Ortiz'den UFC 106'da aldı. 18 aylık bir aradan ve ciddi bir bel ameliyatından sonra kafese dönen Tito Ortiz, ilk 2 raund sonunda belki de galebe çalan taraftı. Forrest'ın nefis yumruk ve tekme kombinasyonlarına, ilk 2 raundda  takedown'lar (yere alma) ile karşılık veren Tito, yerde dirsek ve yumruklarla Forrest'ı oldukça hırpaladı. Ancak Ortiz 3. raundda tutunamadı. Forrest, Ortiz'i yıkamasa da, ayakta pes ettirdi diyebiliriz. 
(Yine maçın sonunda jurilerden biri maçı Ortiz'e vermedi mi! Delircektim. Beni küfür ettirecekler sonunda burdan, o olacak)

Gecenin diğer bir galibi Josh Kosheck'ti. Koscheck, maçtan sonra basın toplantısında GSP ile Dan Hardy eşleşmesine tepki gösterdi ve Hardy'den önce GSP ile kendisinin dövüşmeyi hakettiğini iddia etti.

Gecenin en iyi maçı ise Küçük Nog'un muhteşem UFC ilk-maçıyla geldi. Antonio Rogerio Nogueira, Luis Cane'i 1 dakika 56 saniye içinde nakavt ederek, UFC'ye bomba gibi bir başlangıç yapmış oldu. Kara kuşak BJJ ve 2006 Brezilya boks şampiyonu olan Küçük Nog, PRIDE'da fırtına gibi esmesinin ardından 2007'de Sokoudjou tarafından şok bir şekilde 23. saniyede nakavt edilmişti. Bu mağlubiyetten sonra ise tekrar kazanmaya devam eden küçük Nog, şu anda 6 maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda. 

Perşembe, Kasım 19, 2009

Jose Aldo yeni WEC şampiyonu

Urijah Faber'ı dize getirerek tüysiklet şampiyonluk kemerini takan Mike Brown, 20 yaşındaki Brezilyalı Jose Aldo tarafından tahtından indirildi. Mike Brown, 2008'in en çok konuşulan maçlarından birinde Urijah Faber'ı nakavt etmişti. Bu sene Brown vs. Faber II, rövanş maçı da yine en ses getiren karşılaşmalardan biri olmuştu.

Yeni şampiyon Jose Aldo'nun köşesinde efsane isim Pedro 'The Rock' Rizzo'nun bulunduğunu da belirtelim.

UFC'nin kardeş organizasyonu olan WEC, tüysiklet (62-66kg) klasmanında dünyanın en iyi dövüşçülerine sahip.

Pazartesi, Kasım 16, 2009

Ağırsiklet krizi

UFC'nin ağırsiklet klasmanındaki şok hastalıklardan sonra MMA dünyasında işler karıştı. 

Brock Lesnar'ın hala açıklanmayan hastalığı, Shane Carwin'in diz sakatlığı ve Büyük Nogueira'nın toksin zehirlenmesinden sonra; UFC'nin ağırsiklet deplasmanında zirvede Cain Velasquez ve Junior Dos Santos kaldı. Ancak onlar da bir ''internim'' yani geçici şampiyon sayılmak için çok tecrübesizler. Ben Rothwell, Chiek Kongo, Gabriel Gonzaga ve Cro Cop'un yenilgi üstüne yenilgi aldığını ve Randy Couture'un da hafif-ağırsiklette kalmaya kararlı olduğunu göz önüne alırsak, oldukça zor bir tabloyla baş başa kalıyoruz. Acaba zaman tekrar Frank Mir'in zamanı mı? Yoksa meydan TUF 10.sezon ağırsikletleri'ne mi kaldı?

Strikeforce cephesi!
Bu sırada, UFC için durumun en vahim yanı ise Strikeforce'un ağırsikletteki göz korkutan çıkışı. Zaten dünyadaki diğer MMA organizasyonlarının elinde zirveye oynayacak bir ağırsiklet bulunmadığından, işler UFC ve Strikeforce arasında büyük bir çekişmeye dönüşmüş durumda. 

Fedor Emelianenko'ya karşı ortaya koyduğu performansla daha da saygı kazanan Bret Rogers, hala şampiyonluk kemerini elinde tutan Alister Overeem, yılın en iyi çıkış yapan devlerinden Bobby Lashley ve şu anda şampiyona meydan okuyan, yer dövüşünün en büyük ustalarından biri olan Fabricio Werdum! (ve Andrei Arlovski'yi de unutmadan...) Bunların başına bir de Fedor'u getirirseniz, bu ekip değil UFC'yi, muhtemelen X-Men'i ve The Avengers'ı birarada bile ezip geçecek kapasitede..

Pazartesi, Kasım 16, 2009

Lesnar'a neler oluyor?

Günlerdir MMA dünyası Brock Lesnar'ın sağlık durumuyla çalkalanıyor. Ağır grip olduğu için Shane Carwin'le ünvan koruma maçından çekilen Lesnar hakkında, hastaneye kaldırıldı, AIDS oldu, kanser oldu, bir daha hiç dövüşemeyecek gibi birbirinden inanılmaz dedikodular çıktı.

UFC 105 sonrasında konu hakkında açıklama yapan Dana White, Lesnar'ın durumunun çok kötüye gittiğini ve mononükleoz (öpüşme hastalığı) teşhisi koyulduğunu açıkladı. Şimdilik daha fazla açıklama yapamayacağını söyleyen Dana White, olayın içinde başka şeyler de bulunduğunu ve Lesnar'ın yakın zamanda iyileşecek gibi görünmediğini söyledi. Ancak hayati bir durumun söz konusu olmadığını da ekleyen Dana White, Lesnar'ı ülkenin en iyi hastanelerinden birine kaldırdıklarını ve problemin tam olarak anlaşılması için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.

UFC ağırsiklet zirvesinde kara bulutlar dolaşıyor. Haftaiçi dizinden sakatlandığını açıklayan Shane Carwin'den sonra, Büyük Nogueira da toksin zehirlenmesinden dolayı UFC 108'den çekildi.

Pazar, Kasım 15, 2009

Manchester'da sağlam bir gece

UFC 105, belki yılın en gösterişli dövüş kartına sahip değildi, ancak çok  kaliteli maçlara sahne oldu. Gecenin finalinde 46 yaşındaki Randy Couture adeta insan doğasına meydan okuyarak, Brendon Vera'ya karşı galip gelmeyi bildi. İngiliz seyirciler, Kaptan Amerika'ya yoğun tezahürat ve sevgi gösterisinde bulundular.

Manchester'da gecenin yıldızları İngiliz dövüşçüler oldu. Bisping'nin, eski PRIDE yıldızlarından Denis Kang'ı devirdiği maç, belki de gecenin en iyi maçıydı. Dan Hardy, Mike Swick karşısında aldığı net galibiyetten sonra GSP ile ünvan maçına çıkmayı haketti. TUF 9.sezon İngiliz takımından Ross Pearson, veteran Aaron Riley'ı dağıtarak kendini bir kere daha kanıtladı. TUF 9.sezonun ikinci galibi, sahte İngiliz, James Wilks ise, Matt Brown karşısında çok iyi bir maç çıkartmasına rağmen TKO ile maçı kaybetti.

Şimdi gözler haftaya, UFC 106'ya çevrildi...

Cuma, Kasım 13, 2009

UFC 105 Manchester

Şu sıralar MMA rüzgarı aralıksız devam ediyor. Geçen hafta Strikeforce, bu haftasonu UFC 105, önümüzdeki haftasonu UFC 106...

Bu gece (Cumartesi) UFC 105'de Randy Couture vs. Brandon Vera, Dan Hardy vs. Mike Swick ve Michael Bisping vs. Denis Kang mücadelelerini izleyeceğiz. Doğrusu burda beni en çok heycanladıran maç, Bisping vs. Kang.

Gecenin diğer mücadelelerinde ise TUF 9.sezondan tanıdığımız dövüşçüleri izleme şansını bulacağız.

Salı, Kasım 10, 2009

Strikeforce gecesinin tekrarı bu Cuma Digiturk'te

''Strikeforce Fedor vs Rogers'' gecesinin tamamını bu Cuma, Digiturk'te saat 23.00'da, Çağdaş Tok'un anlatımıyla izleyebilirsiniz.

Pazartesi, Kasım 09, 2009

Röportaj: İlk MMA spikerimiz Çağdaş Tok

Geçtiğimiz Cumartesi gecesi, sabaha karşı,  Digiturk Spormax kanalında ''Strikeforce Fedor vs. Rogers'' yayınlanınca, ilk defa Türkiye televizyonlarında bir MMA organizasyonu canlı yayınlanmış oldu. Gecenin sunuculuğu, Avrupa'dan yüzlerce futbol maçı, Grand Slam finalleri, Super Bowl (Amerikan Futbolu) finalleri, kickboks maçları, snooker ve daha bir çok farklı spor dalında sunuculuk yapmış olan Çağdaş Tok'a düşmüştü.

Çağdaş Tok, göreceli olarak bu spora çok yeni olmasına rağmen, seyirciyi bilgilendirmeye yönelik anlatımları, verdiği istatistiki bilgiler ve genel olarak heycanlı sunumuyla çok beğenildi. Kansporu olarak Tok'a MMA'e nasıl bulaştığını ve MMA'in Türkiye'deki geleceğini sorduk.
Kansporu: Öncelikle bize spor spikerliğine nasıl başladığını anlatır mısın?
Tok: Ben aslında Anadolu Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği mezunuyum. Ancak okul sırasında zorunlu staj haricinde o sektörde hiç çalışmadım. Spikerliğe yönelme durumum öncelikle annemin ve bazı yakınlarımın "Ses tonun çok güzel, spikerlik kursuna gitsene" gibi teşvikiyle çok fazla ilginç olmayan bir şekilde başladı. Bir süre bekledikten sonra Ankara'da Mehpare Çelik, Zafer Kiraz, Rüştü Asyalı, Elçin Temel, Erkan Tan gibi hocaların yer aldığı kursa başladım. Kursu M.E.B'dan aldığım 90 puanlık sertifikayla tamamladım. Daha sonra İstanbul'a gelerek Kanal D Haber Merkezi'nde staja başladım. Aslında öncelikli amacım haber spikeri olabilmekti. Eğitimi de zaten sadece bu yönde almıştım, çünkü Türkiye'de spor spikerliği eğiti veren hiçbir yer yok. Sistem daha çok usta-çırak şeklinde işliyor. Kanal D'de birkaç kez hava durumu, birkaç kez de haber seslendirdikten sonra bir arkadaşımın daveti üzerine Ağustos 2003'de Eurosport'a geçtim. İngilizce bilmem ve spora olan ilgim beni Eurosprot'a sürükledi. İlk birkaç aylık eğitim ve uyum sürecinin ardından düzenli bir şekilde yayınlara girmeye başladım. Daha çok snooker, futbol ve dövüş sporları olmak üzere aklınıza gelebilecek bütün sporlarda spikerlik yaptım. Zaman ilerledikçe dövüş sporlarının Türkiye'de gelişeceğini düşünerek bu branşa daha çok ağırlık verdim. Türkiye'de hiçbir kanalda dövüş sporu yayınlanmıyorken ben Eurosport'da her haftanın 3 günü dünyanın en önemli organizasyonlarını anlatıyordum. Daha sonra şirketimizin Fox Sports ve Espn Classic'in Türkçe yayın haklarını da almasıyla işin içine Amerikan sporları da girdi ve bu alanda da kendimi geliştirmeye çalıştım. Özellikle Espn Classic'in yayın formatı sayesinde çok eski boks maçlarını ve belgeselleri de anlatarak eski boksörler hakkında bilgi sahibi oldum. Son 2 yıldır serbest olarak çalışmaktayım. Bu süre zarfında çeşitli kanallarda çalıştım. Cine5'de yayınlanan çeşitli kickboks organizasyonlarında görev aldım. Ancak ağırlıklı olarak Digiturk/Spormax'de Brezilya, Rusya, İngiltere'den futbol maçları anlatıyorum.

Kansporu: MMA ile nasıl tanıştın?
Tok: MMA ile ilk olarak Eurosport'da tanıştım. Açıkça söylemek gerekirse ilk zamanlar tek elimle gözümü kapatarak, ekrana parmaklarımın arasından bakarak anlatıyordum. :) Ama görevim gereği mecbur seyretmek zorunda kalıyordum. Normal boks maçlarını anlattıktan bu spor bana biraz sert ve gereksiz gelmişti. Ancak daha sonra anlattıkça ve yine görev gereği araştırdıkça işin içindeki farklı dövüş tekniklerini ve stratejiyi öğrendim. Zaten dövüş sporlarında işin içinde bir stratejinin olduğunu, hiçbir şeyin tesadüfi gerçekleşmediğini görmeye başladığınız zaman o sporun aslında hiç de o kadar vahşi olmadığını anlamaya başlıyorsunuz.  
 
Kansporu: Strikeforce gecesinin Digiturk'te yayınlanış hikayesi ve senin spikerliğine getirilmen nasıl oldu?
Tok: Digiturk'de bir süredir dövüş sporları yayınlamak için çalışmalar sürüyordu. Bildiğim kadarıyla UFC gibi çeşitli organizasyonlarla görüşmeler- ya da pazarlıklar diyelim- devam ediyordu. Digiturk'ün MMA yayınlama düşüncesinin altında daha çok bu sporun dikkat çekebilecek şekilde ilginç ve görüntü kalitesinin HD düzeyinde olması yatıyor ki bence bu oldukça profesyonel ve güzel bir bakış açısı. Digiturk'ün isteği, UFC ya da Strikeforce (artık hangisiyle anlaşmaya varırlarsa) gibi şirketlerin 2006'dan bu yana olmak üzere eski kasetlerini almak ve bunları her hafta yayınlayarak seyircilerin sporcuları ve sporu tanımasını sağladıktan sonra güncel yayınlara geçmek. Tabii bu süre zarfında arada canlı yayınlar da oldukça onlar da yayınlanacaktır. Strikeforce Fedor vs. Rogers organizasyonunda olduğu gibi. Bu yayınlarda spiker olarak benim görevlendirileceğim çok önceden zaten belliydi, çünkü Digiturk bünyesinde dövüş sporları tecrübesine sahip olan tek spiker bendim ve bunun kararı çok öncesinden alınmıştı.  
 
Strikeforce gecesinin Digiturk'te yayınlanış hikayesine gelince; anlattığım zaman aslında biraz eğlenceli biraz komik bir hikaye olduğunu göreceksiniz. Spormax kanalının müdürü sevgili Murat Açıkgözoğlu haftaiçinde Strikeforce'un bahsi geçen organizasyonuyla ilgili  bana mail atarak "Bak bakalım nasıl bir şey almışız?" dedi. Ben organizasyonu biraz araştırdıktan sonra kendisine bunun oldukça kaliteli bir organizasyon olduğu, dünyanın birçok yerinde canlı yayınlandığını belirttim. Ancak benim için UFC, Pride ya da Strikeforce hepsi aynıydı. Neticede hepsi MMA olduğundan ve bu sporun Türkiye'de hiç yayınlanmamış olmasından dolayı neticede ilgi çekeceğini tahmin ediyordum. Sadece bir sorun vardı organizasyonun sabah 04:00'de başlıyor olmasıydı. Kendisine o saatte yayının kaydını almak ve daha sonra seslendirerek haftaya Cuma akşamı herkesin seyredebileceği, uygun bir saatte yayınlamayı önerdim. O da bu fikrime sıcak baktı. 
 
Ancak bir gün sonra 6 Kasım Cuma günü beni arayarak organizasyon bu gece saat 02:00'deymiş, canlı yayınlayacağız diyerek beni kanala çağırdı. Ben aslında organizasyonun 7 Kasım Cumartesi Amerika saatine göre akşam 8 de olduğunu biliyordum ama bir bildiği vardır diye sesimi çıkarmadım ve kanala gittim. Her zamanki gibi yayına hazırlandım, fight card'ları hazırladım, bazı terimleri yeniden gözden geçirdim vs. Bütün gün altyazılarla bu organizasyonun reklamı yapılmıştı. Daha sonra yayın saati geldiğinde uydudan sinyal alamadığımızı görünce gerçekle yüzleşmek zorunda kaldık. "Yayın ertesi günmüş meğer :)"  
 
E tabii yaşadığımız hayalkırıklığının ardından derin bir nefes alarak eve döndük. Ben de kendime kızdım neden söylemedim diye. Amerika'da 7 Kasım Cumartesi akşam 8'deki yayın bizde Cumartesi'yi Pazar'a bağlayan gece yayınlanması gerekirdi mantık olarak. Ama ilk defa dövüş sporu yayınlanın vermiş olduğu heyecanla böyle bir hata yaptık. Canımız sağolsun dedim ertesi gün kanala gittim. Saat 22:30'da Brezilya Liginden Sport Recife-Cruzeiro maçını anlattım ve o yayın saat 00:30'da bitti. Strikeforce yayınına 1.5 saatlik bir süre kaldığını, çünkü yayının 02:00'de başlayacağını düşünüyorduk. Uydudan sinyal de almaya başlamıştık, ancak gece 02:00 olduğunda görüntü gelmeyince bir şeyi daha anladık ki ki o da sadece main card'daki 4 maçın yayınlanacağı gerçeğiydi. Ben hazırlığımı 10 maça göre yapmıştım ve hatta bayanların maçını da anlatmayı çok istiyordum. Ama kısmet değilmiş. Hazırladığım bütün diğer maçlarla ilgili kağıtları çöpe attım ve sadece bu 4 maçın bilgilerini saklayarak yayın saatini bekledim.
 
Yayın başladıktan sonra herşey benim için daha kolaylaşır, öyle de oldu. Çünkü ne kadar maç aralarında bekleme süresi uzun sürse de ya da organizasyonda bir gecikme yaşansa her zaman anlatacak bir şeyler bulurum. Anlatacak hiçbir şey olmasa bile bazı MMA kurallarını anlatırım, yine o boşluğu doldururum. Neyse ki herhangi bir sorun yaşanmadı, temiz bir organizasyon oldu. Maçları anlatırken round aralarındaki boşluklarda MMa ile bazı kuralları anlattım, geride kalan roundda kimin daha üstün olduğuna dair yorumlar yaptım. Maç bittikten sonra KO olmayan maçlarda kimin kazanacağına dair tahminlerde bulundum. Hakem kararlarında bir sürpriz yaşanmadı ve tahminlerim de doğru çıkınca en basit ve dürüst ifadeyle mutlu oldum.  
 
Ben Türkiye'de fazla tanınmayan sporların tanınmasını ve sevilmesini sağlama konusunda Eurosport'tan gelen bir tecrübeye sahibim. Bildiğiniz gibi Snooker Türkiye'de fazla bilinmeyen bir spordur. Herkesin mutlaka televizyonda görüp bu nasıl bir bilardo türü, acaba kuralları nasıl diye birkaç dakika düşünerek ekrana takılıp kalmışlığı vardır. Türkiye'de insanların bilardoyu sevdiğini bildiğim için Eurosport'da çalışırken ilk olarak bu yayınlarda interaktif yayıncılığa geçilmesini sağlamıştım ve canlı yayınlarda seyircilerin mail aracılığıyla bana soru sormalarını sağlamıştım. İnsanar snooker'ı bilerek seyretmeye başlamıştı. Bu başladıktan sonra Türkiye'de snookera ilgi bir hayli artmıştı ve hatta İstanbul'da snooker masası sayıları artmış, oldukça fazla katılımlı turnuvalar bile düzenlemiştik. Ki o zaman Türkçe yayın sadece Digiturk üzerinde vardı, kabloluda yoktu. Yani sadece belirli sayıda bir kitleye hitap edebiliyorduk. 
 
Bunu anlatmamın sebebi kendimi övmek değil. Spormax'de MMA yayınlarında da bunu yapma planımın olmasındandır. İlk yayınlarda hem kafes ya da ringdeki aksiyonu seyircilerle paylaşmak hem de zaman zaman kurallar hakkında seyircileri sıkmadan kısa bilgiler vermek istiyorum. Bunu ilk yayında yaptım. Bu düşüncemi bazı Digiturk yetkilileriyle paylaştım ve onlar da buna sıcak baktı. Ancak hangi yayın haklarını alacaklar, canlı yayınlar ne zaman yayınlanacak gibi konular kesinleştikten sonra bunu uygulanır hale getirebiliriz. Ben MMA'in çok fazla ilgi göreceğinden eminim. K-1'i de Türkiye'de belli sayıda insan bilirdi, ancak TV'de ulusal bir kanalda yayınlanmaya başladıktan sonra (anlatan spiker meslektaşım da dahil) herkes Semmy Schilt'i, Remy Bonjasky'i tanır oldu. Ki ben bu dövüşçülerin maçlarını 2003'den beri anlatıyordum. Tek isteğim biran önce Digiturk'ün bu yayınları düzenli bir şekilde yayınlamaya başlaması. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir.   
 
Kansporu: Türkiye'de MMA ile ilgili bize neler söyleyebilirsin. Sence şu anda MMA Türkiye'de ne durumda?
Tok: Bildiğim kadarıyla Türkiye'de MMA fazla bilinmiyor. Mutlaka bu sporla profesyonel olarak ilgilenen birileri vardır, ancak kickboksta olduğu gibi bir organizasyon düzenlemedikten, bunu Tv ekranlarına çıkartmadıktan sonra bunun pek bir önemi yok. Türk MMA'cılar da yine bildiğim kadarıyla daha çok Hollanda'da ve Hollanda adına dövüşüyorlar. Yanılıyorsam lütfen siz beni düzeltin.
 
Son olarak kendimle ilgili bir açıklama: Ben spor spikeriyim. Binlerce dövüş maçı anlattım, 800'ün üzerinde canlı resmi futbol maçı anlattım, anlatmaya da devam ediyorum. Örneğin yine son 2 yıldır dünyanın en çok takip edilen organizasyonu olan Super Bowl'u Türkiye'de ben anlatıyorum. Teniste birçok Grand Slam finali anlattım. Kendimi sadece dövüş sporları ya da futbol spikeri olarak kısıtlamamaya çalışıyorum. Sadece bana verilen görevleri yapmaya çalışıyorum. Gireceğim yayına en iyi şekilde hazırlanmaya çalışıyorum. Ama bu yoğunlukta bunların dışındaki hayatımda düzenli olarak MMA ya da K-1 herhangi bir organizasyonu düzenli olarak takip etmeme imkan yok. Ben de bu yayınları anlattıkça dövüşçüleri tanıyacağım ve giderek daha da uzmanlaşacağım. Bu yüzden bundan sonra sizin blog'uzun takipçi olacağım. Sizden ya da okuyucularınızdan bir ricam, gelin hep beraber MMA'de olan terimlerin mümkün olduğunca Türkçe'sini bulalım. Ben de yayınlarda bu terimlerin önce İngilizce'sini ardından Türkçe'sini kullanayım. Zamanla seyirciler bu terimlere iyice aşina olacaktır ve İngilizce'sini kullanmama da gerek kalmayacaktır.  
 
Hepinize Sevgiler ve Saygılar

Pazar, Kasım 08, 2009

Strikeforce: Fedor vs. Rogers, geceden notlar..

Fedor'un saltanatı devam ediyor
10 ay aradan sonra efsane Fedor Emelianenko'yu yine dinamit gibi bir maçta izleme keyfine vasıl olduk. Yenilgisiz dev Bret Rogers, son derece tehlikeli bir rakip olduğunu kanıtlayarak, daha ilk saniyede Fedor'un burnunda derin bir yarık açtı. Hem yerde attığı yumruklar, hem ayakta güreştikleri anlarda son derece başabaş bir maç çıkaran Rogers, ikinci raundun ikinci dakikasında, ansızın nerden geldiği anlaşılmayan klasik bir Fedor yumruğu karşısında hayatının ilk nakavtını tattı. 

Strikeforce ve CBS sınıfta kaldı
Çok iyi dövüşçüler ve iyi dövüşlerle dolu bir gece olmasına rağmen, organizasyon malesef çok sönük kaldı. Gece, DREAM ve UFC'nin yanına yaklaşamayacak bir kurulukta sunuldu. Böylesine önemli bir gece, çok ama çok zayıf paketlenmişti. Halbuki AFFLICTION bu işi ne güzel yapmıştı. Strikeforce'un dün geceki hali adeta 90'lardan sıradan bir UFC gecesini anımsattı. Miller vs. Shields maçı dışında hiç bir dövüşçünün kafese girme görüntüsü yayınlanmadı. Hele ki Fedor vs. Rogers maçının öyle pat diye, dövüşçüler ringin içindeyken başlaması saç baş yoldurdu. Gecenin sonunda Fedor'la röportaj yapan sunucu tat vermedi... Fedor'un çevirmeni ayrı bir rezaletti... Evet, şüphesiz Strikeforce reytingleri tavan yaptı. Ama bu son derece kuru ve yalapşap sunumla uzun vadede Strikeforce ne yapar, merak konusu. Gecenin organizasyon bakımından belki de tek artısı, eski PRIDE sunucusu Mauro Ranallo'nun ve kült hakem Big John McCarthy'nin tekrar bizlerle olmasıydı. 

Shields'ın bitmek bilmeyen direnci, Miller'ı bitirdi
MMA'in gelmiş geçmiş en renkli karakterlerinden biri olan Jason 'Mayhem' Miller, dün gece aslında seyircilerin gönlündeki dövüşçüydü. Ayakta durmak isteyen, yumruk atmak, tekme atmak isteyen, çarpışmaya girmek isteyen Jason Miller'dı. Ancak Miller'ın karşısında muhteşem bir güreşçi olan Shields vardı. Shields, startejisinden hiç kopmadı, maç boyunca devamlı pozisyon üstünlüğünü elinde tuttu ve Miller'ı etkisiz hale getirmeyi başardı. Her ne kadar maç sonunda seyirciler tarafından yuhalandıysa da, Shields, aslında gerçekten de kemeri hakeden taraftı.

Gegard Mousasi durmak nedir bilmiyor
2008 yılının tartışmasız en iyi çıkış yapan dövüşçüsü Gegard Mousasi, 2009'da da hız kesmedi. Mousasi'nin son kurbanı, dün gece, PRIDE'ın son günlerinde bomba gibi patlayan, ancak daha sonra UFC'de Machida'ya yenilerek inişe geçen Kamerun'lu canavar Sokoudju oldu. Son zamanlarda Fedor ile çalışan Mousasi, MMA'in en önemli isimlerinden biri olma yolunda.

Werdum, Fedor'un yeni rakibi mi?
Gelmiş geçmiş en tehlikeli yer dövüşçülerinden biri olan Fabricio Werdum, dün gece Antonio 'Big Foot' Silva karşısında muhteşem bir maç çıkardı. Maçın ilk dakikalarında Silva'nın korkunç yumruklarına maruz kalan Werdum, maçı o an orada kaybedebilirdi. Tecrübe ve dayanıklılık timsali olan Werdum, inanılmaz bir şekilde maçı çevirmeyi başardı. Werdum'un şimdi Fedor'un yeni rakibi olacağı söyleniyor...

Çarşamba, Kasım 04, 2009

...ve heycan dorukta!

9 aylık bir aradan sonra Fedor 'Son İmparator' Emelianenko, bu Cumartesi yine ringe çıkıyor - pardon, kafese giriyor (evet, Fedor ilk defa bir kafeste dövüşecek).

Amerika'nın önde gelen gazetelerinden Chicago Sun-Times, Fedor'a çok geniş yer ayırarak, onu Ali ve Tyson'la kıyasladı.

Çarşamba, Kasım 04, 2009

Kimbo vs Houston Alexander, TUF 10 finalinde

Kimbo'nun TUF 10'daki hayal kırıklığı yaratan performansından sonra, TUF 10 final gecesinde kiminle dövüşeceği belli oldu. Kimbo'nun karşısına bir başka yumruklarına güvenen nakavt uzmanı Houston Alexander çıkıyor. Houston'ın MMA kariyerindeki en parlak nokta, UFC 71'de Keith Jardine'i yıldırım hızıyla nakavt ettiği geceydi. Daha sonra üst üste 3 yenilgi alan Houston, AMMA 4 'te aldığı bir galibiyetle hayat bulmuştu.