Koca Yusuf... (d. 1856, Şumnu, Bulgaristan - ö. 1898 Atlantik Okyanusu)
Dünyaca ünlü Deliormanlı Türk güreşçi... Avrupa'da ve Amerika'da yenilgisiz olarak birçok rakibini dize getirmiş, gücü ve cüssesiyle bütün dünyada nam salmış, 1898 Amerika Ağırsiklet Şampiyonu ünvanını kazanmış gerçek bir efsane...
Gerçek adı Yusuf Ismail olan, ve yurt dışında "Youssuf Ishmaelo, the Terrible Turk" olarak tanınan güreşçimiz, yüzyılın sonunda Amerikalı ağırlık kaldırma sporunun öncüsü Alan Calvert ve kültür fizik akademisyeni Edmond Desbond tarafından dünyanın en güçlü 3 isminden biri olarak gösterilmiştir.
Koca Yusuf önce Avrupa'da bir dizi 'dünyanın en iyi güreşçisi' lakaplı güreşçiyi yendikten sonra, Amerika'da geçirdiği 4 sene boyunca da hiç yenilmemiş ve son olarak dönemin efsanesi Amerikalı Ağırsiklet Şampiyonu Evan 'Strangler' Lewis'i mağlup ederek 1898 Amerika Ağırsiklet Şampiyonu olmuştur.
Yusuf'tan sonra 'Terrible Turk' adı o zamanlar, ve hatta günümüze kadar onlarca çeşitli Amerikalı güreşçi tarafından kullanılmıştır...
Güreşin dünyaca en efsanevi isimlerinden olan Yusuf, 120 okkalık (154 kg) gövdesi, güreş becerisi, gücü ve sporcu ahlakı ile "Koca" lakabını almıştır. Ona "Koca" lakabı Filozof Rıza Tevfik tarafından sonradan verilmiştir.
Osmanlı zamanları ve Kırkpınar şampiyonluğu
Koca Yusuf'un 1885 (veya farklı kaynaklara göre 1887) yılında Kırkpınar Güreşleri'ni kazanmasından önce hakkında çok fazla bir bilgiye rastlayamıyoruz. Dönemin ünlü pehlivanlarından Nasuhçulu Kel İsmail Pehlivan'ın çırağı olarak çok ufak yaşta güreşe başladığı, ve 26 yıldır Kırkpınar başpehlivanlığını elinde bulunduran Kel Aliço ile güreştiği biliniyor. Rivayete göre 20 yaşındaki Yusuf, finalde Aliço'yu yenecekken saygısından dolayı bilerek yenmiyor ve berabere kalıyorlar. Bunu farkeden Aliço ise baş pehlivan ünvanını Yusuf'a kendi elleriyle veriyor.
Daha sonra Yusuf, bir başka efsanevi pehlivan Adalı Halil'i iki kez ardarda yeniyor. Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murat ve Sultan II. Abdülhamit döneminde pek çok güreş yapıyor
Koca Yusuf'u yenebilen tek pehlivanın Kavalalı Çolak Mümin Pehlivan olduğu iddia edilir. 1894 yılında Rami'de yapılan ve Kel Aliço'nun hakem olduğu bir karşılaşmada Çolak Mümin, Koca Yusuf'u açık düşürmüştür. Hakem Aliço bu durumu yenik sayınca Yusuf tek yenilgisini almıştır. Çolak Mümin'in bu maçta sakatlanmasından ötürü güreş hayatına devam edemediği rivayet edilir.
Avrupa macerası
Yusuf'u dünya sahnesine taşıyan, Joseph Doublier isimli Fransız bir güreşçi olmuştur. Edmond Desbond'un Les Rois de la Lutte / Güreşin Kralları (1910) adlı kitabında Sabés adlı yenilgisiz bir güreşçiden bahsedilir. O dönemler Doublier, Sabes'e rakip aramak için dört bir yanı araştırır ve Osmanlı'dan 3 pehlivanı Fransa'ya getirir (Kara Osman, Filiz Nurullah ve Yusuf İsmail) ...
1887'de Sabés'nin karşısına çıkan Yusuf, Sabés'yi 4 saniyede yenmeyi başararak bir anda bir efsaneye dönüşür! Sonrasında 3 sene boyunca Yusuf, Doublier'in menejerliğinde minder güreşini öğrenir ve Fransa'da önüne geleni ezip geçer. Döneminin önemli sporcuları olan Olsen, Pons, ve Fournier gibi isimlerin tamamını yenerek büyük bir üne sahip olur. Renkli karakteri ve inanılmaz gururu ile de tanınan Yusuf, kendisini yenmek için karşısına bir güreşçi getireceğini söyleyenlere 'kaybedersem gırtlağımı keserim' diye karşılık verir...
Gelmiş geçmiş en korkunç güreş maçı!
Yusuf'un Fransa'da d'Hiver Sirki'nde başka bir Türk pehlivan, İbrahim Mahmut (Hergeleci İbrahim), ile yaptığı maç ise Fransa'da o dönemler gelmiş geçmiş en korkunç güreş maçı olarak anılır... Anlatılana gçre Yusuf maç içinde o kadar sinirlenmiş ki sonunda İbrahim'in burun deliklerini yırtmış, kollarını bükmüş ve kaburgalarını kırmış. Hakem Tom Cannon Yusuf'u tutamamış, sopayla vurmaya başlamış. Yusuf'un attığı bir bakış sonrası, Cannon vurmaktan vazgeçmiş. Sonunda polisler ve bazı seyircilerin yardımıyla ikili birbirinden ayrılmış. Hergeleci İbrahim'in maçtan sonra şikayetçi olmayarak "sadece güreşiyorduk" dediği de rivayetler arasında...
Amerika Dönemi
Avrupa'da büyük ün kazanınca Amerika Birleşik Devletleri'nden davet alan Yusuf, Antonio Pierri ve Doublier ile birlikte Amerika'ya gitmeye karar verir ve yeni menajeri William Brady olur. Amerika'da yaptığı 33 karşılaşmada yendiği sporcular arasında George Bothner, Ewan Lewis, Dan McLeod, Tom Jenkins gibi dev isimler vardır. Şikago’da dünya şampiyonu Evan 'Strangler' Lewis’i üst üste iki defa yendikten sonra yurda dönmeye karar verir. Yaptığı güreşlerde yenilmemesi ve heybeti dolayısıyla ABD’de kendisine The Terrible Turk (Korkunç Türk) ünvanı verilmiştir.
Bazı kaynaklarda dönemin güreş maçlarında çeşitli darbelere göz yumulduğunu ama bunun tam bir kuralı veya bir standartının olmadığından bahsediliyor...
Ernest Roeber maçları ve çıkan olaylar
Yusuf'un Amerika'da Ernest Roeber ile yaptığı karşılaşmalar büyük olaylara sahne olmuş ve iki maçın da sonu gelememiştir.
26 Mart 1898'de Madison Square Garden'da, Yusuf, Ernest Roeber'i ringden dışarı atınca Roeber kafası üzerine yere çakılıp dakikalarca baygın kalmıştır. Roeber'in öldüğünü düşünen seyirciler, ayaklanarak Yusuf linç etmeye kalkmışlardır. Sonuş olarak diskalifiye edilen Yusuf, mekanda polis koruması altında kaçarcasına çıkarılmıştır. Söz konusu maç, spor yazarı Walter Camp tarafından kaleme alınan 1907 tarihli "The Substitue: A Football Story" adlı romanda anlatılmıştır.
İki rakip, Metropolitan Opera Evi'nde 30 Nisan günü tekrar karşı karşıya gelirler. Aralarındaki itişmelerden sonra menejerlerinin ringe çıkıp müdahale etmesi sonucu olay büyüyüp yine seyirciler arasında bir ayaklanma dalgası olunca karşılaşma iptal edilir ve bu olaydan kısa bir süre sonra da Opera Evi güreş karşılaşmalarına kapatılır...
Yusuf'un altın kemeri, Atlantik'teki hazin sonu ve söylentiler...
Evan Lewis'i mağlup edip Amerika Ağırsiklet Şampiyonu olan Yusuf, 5000 dolarlık ödülünü (kimi kaynaklara göre 10.000) altına çevirerek kemerinde taşımaya başlar. Maçtan hemen sonra Avrupa'ya Üsküp'e dönüp bir mekan açmaya karar verdiği söylenir. Kendisini Avrupa'ya götürecek transatlantiğe bindiğinde bu kemer de belindedir...
Türkiye'ye dönmek üzere 21 Mayıs 1898'de Fransız bandıralı SS La Bourgogne transatlantiği ile yola çıkan Koca Yusuf, bindiği geminin 4 Temmuz sabahı New York'un kuzeydoğusundaki Sable Adası'nın 60 mil açıklarında İrlanda bandıralı Cromartyshire şilebiyle çarpışıp batması sonucu tüm yolcular ve mürettebatla birlikte boğularak ölmüştür. Yusuf'un naaşı da Atlantik Okyanusu'da kaybolmuştur.
SS La Gourgogne'nin batışı ve Koca Yusuf'un ölümü ile bir çok rivayet yazılıp çizilmiştir. Genel olarak Yusuf'un beline bağladığı altın dolu kemerin boğulmasına sebep olduğu anlatılır...
Kazanın ardından bazı Amerikan gazetelerinde çıkan bir hikaye ise korkunçtur. Gazetelerde kaza sonrasında filikalara binen diğer yolcularla birlikte kurtulmaya çalışan Koca Yusuf’un tutunduğu filikadaki diğer yolcuların, onun koca gövdesinin sandalı devireceği korkusuna kapılıp kürek ve baltalarla ellerine vurdukları, Yusuf'un ellerini çekmeyeceğini anlaşılınca filikadakilerin baltayla Yusuf'un bileklerini kestiği yazar.
Başka bir rivayete göre ise Yusuf filikaya binecekken bir çocuğun demirler altında kaldığını görür ve çocuğu kurtarmaya gider. Çocuğu kurtarır fakat kendisi demirler altında kalarak vefat eder. Ancak kazadan kurtulanların sayısının çok az olması ve Yusuf'un ölümü hakkında anlatılanların çoğunun daha sonra Broadway'de yapımcı olan menejeri William Brady tarafından anlatılmış olması gerçekte ne olduğunu asla bilemeyeceğimiz anlamına gelir... SS La Gourgogne'deki bütün çocukların kaybolmuş olması, 1 kadın haricinde bütün diğer kurtulanların erkek olması, ve kurtulanların New York'a çıkar çıkmaz polis koruması talep etmeleri, kaza sonrasında korkunç olaylar yaşandığına işaret eder...
Şair Sunay Akın’ın Önce Çocuklar ve Kadınlar adlı kitabının “Okyanusa Yenilen Güreşçi” başlıklı bölümünde Yusuf'un mezarının Azor Adaları'nda bulunduğu iddiasına yer verilmiştir. Kaza sonrasında civar adalara vuran gemi yolculara ait 20 cesetten pek heybetli ve değişik kılıklı olanının Koca Yusuf olabileceğini iddia eden yazar, cesedin adadaki kilisenin mezarlığına defnedildiğini belirtmiştir.
Koca Yusuf'un Türk kültürüne mirası
Tarihteki gelmiş geçmiş en büyük Türk sporculardan biri olan Koca Yusuf'un adı, şu anda Türkiye Denizcilik İşletmelerine bağlı, Haliç Tersanesi'nde bulunan 40 tonluk bir yüzer-vince verilmiştir.
1900 yılında Rıza Tevfik Güreşte Avrupa Usulü ile Türk Usulü arasındaki Fark ve Müşahebet başlıklı yazısında kendisinden Koca Yusuf diye bahsedince yurtta bu isimle anılmaya başlanmıştır
1923 senesinde Amerika'da, belki de Türkiye'de Cumhuriyetin ilanına atıfen basılmış bir Terrible Turc pulu (solda)
Hayatı, gazeteci-yazar Halil Delice tarafından Cihan'ı Titreten Türk Koca Yusuf Yalnızca Güle Yenildi (2005) adıyla kitaplaştırılmıştır. (sağda)
Ülkemizde 2001 yılında basılan Bin Yılın Türkleri Hatıra Para Serisi'nde Koca Yusuf portreli hatıra para yer almıştır. Bugün koleksyioncularda veya gittigidiyor.com gibi sitelerde izine rastlamak mümkün...
ve TRT Çocuk kanalında yayımlanan naif ve hoş diyebileceğim bir Koca Yusuf çizgi filmi...
(Şu Nazım Hikmet, Atatürk ve diğer Türk büyüklerini sinemaya aktardıkları zaman neden hep böyle burada da Koca Yusuf'a verdikleri gibi yumuşak bir devlet tiyatrocusu sesi veriyorlar anlamak mümkün değil! Adamın karizması gidiyor... Nedir bu bitmez tükenmez bütün tarihi karakterlerimizi iyilik meleği gibi gösterme gayesi...)
Bir de böyle komik birşey buldum, bunu da eklemeden geçemedim: Yusuf'un 1989'da Strangler Lewis ile yaptığı Amerika Ağırsiklet ünvan mücadelesini anlatan bir machinima animasyonu:
Kaynak:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Koca_Yusuf
http://en.wikipedia.org/wiki/Yusuf_%C4%B0smail
http://wrestlingsideshow.blogspot.com/2009/06/yusuf-ismail.html
http://jmanly.ejmas.com/articles/2001/jmanlyart_noble_0501.htm
http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/12093-cihani-titreten-turk-koca-yusuf/
http://x-titles.com/wc/years/1920-1929/index.html
http://progures.net/makaleler/5-gures-makaleleri/250-wt-oezel-tuerkiye-ve-profesyonel-guere-boeluem-1-koca-yusuf-frtnas.htm#axzz1d7wCTDxG
Dünyaca ünlü Deliormanlı Türk güreşçi... Avrupa'da ve Amerika'da yenilgisiz olarak birçok rakibini dize getirmiş, gücü ve cüssesiyle bütün dünyada nam salmış, 1898 Amerika Ağırsiklet Şampiyonu ünvanını kazanmış gerçek bir efsane...
Gerçek adı Yusuf Ismail olan, ve yurt dışında "Youssuf Ishmaelo, the Terrible Turk" olarak tanınan güreşçimiz, yüzyılın sonunda Amerikalı ağırlık kaldırma sporunun öncüsü Alan Calvert ve kültür fizik akademisyeni Edmond Desbond tarafından dünyanın en güçlü 3 isminden biri olarak gösterilmiştir.
Koca Yusuf önce Avrupa'da bir dizi 'dünyanın en iyi güreşçisi' lakaplı güreşçiyi yendikten sonra, Amerika'da geçirdiği 4 sene boyunca da hiç yenilmemiş ve son olarak dönemin efsanesi Amerikalı Ağırsiklet Şampiyonu Evan 'Strangler' Lewis'i mağlup ederek 1898 Amerika Ağırsiklet Şampiyonu olmuştur.
Yusuf'tan sonra 'Terrible Turk' adı o zamanlar, ve hatta günümüze kadar onlarca çeşitli Amerikalı güreşçi tarafından kullanılmıştır...
Güreşin dünyaca en efsanevi isimlerinden olan Yusuf, 120 okkalık (154 kg) gövdesi, güreş becerisi, gücü ve sporcu ahlakı ile "Koca" lakabını almıştır. Ona "Koca" lakabı Filozof Rıza Tevfik tarafından sonradan verilmiştir.
Osmanlı zamanları ve Kırkpınar şampiyonluğu
Koca Yusuf'un 1885 (veya farklı kaynaklara göre 1887) yılında Kırkpınar Güreşleri'ni kazanmasından önce hakkında çok fazla bir bilgiye rastlayamıyoruz. Dönemin ünlü pehlivanlarından Nasuhçulu Kel İsmail Pehlivan'ın çırağı olarak çok ufak yaşta güreşe başladığı, ve 26 yıldır Kırkpınar başpehlivanlığını elinde bulunduran Kel Aliço ile güreştiği biliniyor. Rivayete göre 20 yaşındaki Yusuf, finalde Aliço'yu yenecekken saygısından dolayı bilerek yenmiyor ve berabere kalıyorlar. Bunu farkeden Aliço ise baş pehlivan ünvanını Yusuf'a kendi elleriyle veriyor.
Daha sonra Yusuf, bir başka efsanevi pehlivan Adalı Halil'i iki kez ardarda yeniyor. Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murat ve Sultan II. Abdülhamit döneminde pek çok güreş yapıyor
Koca Yusuf'u yenebilen tek pehlivanın Kavalalı Çolak Mümin Pehlivan olduğu iddia edilir. 1894 yılında Rami'de yapılan ve Kel Aliço'nun hakem olduğu bir karşılaşmada Çolak Mümin, Koca Yusuf'u açık düşürmüştür. Hakem Aliço bu durumu yenik sayınca Yusuf tek yenilgisini almıştır. Çolak Mümin'in bu maçta sakatlanmasından ötürü güreş hayatına devam edemediği rivayet edilir.
Avrupa macerası
Yusuf'u dünya sahnesine taşıyan, Joseph Doublier isimli Fransız bir güreşçi olmuştur. Edmond Desbond'un Les Rois de la Lutte / Güreşin Kralları (1910) adlı kitabında Sabés adlı yenilgisiz bir güreşçiden bahsedilir. O dönemler Doublier, Sabes'e rakip aramak için dört bir yanı araştırır ve Osmanlı'dan 3 pehlivanı Fransa'ya getirir (Kara Osman, Filiz Nurullah ve Yusuf İsmail) ...
Kara Osman, Hassan Nurullah, Yusuf İsmail, ve Fransız menejer Joseph Doublier |
Gelmiş geçmiş en korkunç güreş maçı!
Yusuf'un Fransa'da d'Hiver Sirki'nde başka bir Türk pehlivan, İbrahim Mahmut (Hergeleci İbrahim), ile yaptığı maç ise Fransa'da o dönemler gelmiş geçmiş en korkunç güreş maçı olarak anılır... Anlatılana gçre Yusuf maç içinde o kadar sinirlenmiş ki sonunda İbrahim'in burun deliklerini yırtmış, kollarını bükmüş ve kaburgalarını kırmış. Hakem Tom Cannon Yusuf'u tutamamış, sopayla vurmaya başlamış. Yusuf'un attığı bir bakış sonrası, Cannon vurmaktan vazgeçmiş. Sonunda polisler ve bazı seyircilerin yardımıyla ikili birbirinden ayrılmış. Hergeleci İbrahim'in maçtan sonra şikayetçi olmayarak "sadece güreşiyorduk" dediği de rivayetler arasında...
Amerika Dönemi
Yusuf'tan sonra 'Terrible Turk' adı günümüze kadar onlarca Amerikalı güreşçi tarafından kullanılmıştır... Resimdekinin Yusuf mu yoksa başka bir Terrible Turk mü olduğu meçhul... |
Bazı kaynaklarda dönemin güreş maçlarında çeşitli darbelere göz yumulduğunu ama bunun tam bir kuralı veya bir standartının olmadığından bahsediliyor...
Ernest Roeber maçları ve çıkan olaylar
Yusuf'un Amerika'da Ernest Roeber ile yaptığı karşılaşmalar büyük olaylara sahne olmuş ve iki maçın da sonu gelememiştir.
Dönemin bir gazete ilüstrasyonu: üstte Yusuf ve rakibi Pierri The Greek. Altta Yusuf'un Roeber'i ringden itişi... Sağ alt köşede efsane güreşçi/hakem Tom Cannon |
İki rakip, Metropolitan Opera Evi'nde 30 Nisan günü tekrar karşı karşıya gelirler. Aralarındaki itişmelerden sonra menejerlerinin ringe çıkıp müdahale etmesi sonucu olay büyüyüp yine seyirciler arasında bir ayaklanma dalgası olunca karşılaşma iptal edilir ve bu olaydan kısa bir süre sonra da Opera Evi güreş karşılaşmalarına kapatılır...
Yusuf'un altın kemeri, Atlantik'teki hazin sonu ve söylentiler...
Evan Lewis'i mağlup edip Amerika Ağırsiklet Şampiyonu olan Yusuf, 5000 dolarlık ödülünü (kimi kaynaklara göre 10.000) altına çevirerek kemerinde taşımaya başlar. Maçtan hemen sonra Avrupa'ya Üsküp'e dönüp bir mekan açmaya karar verdiği söylenir. Kendisini Avrupa'ya götürecek transatlantiğe bindiğinde bu kemer de belindedir...
Türkiye'ye dönmek üzere 21 Mayıs 1898'de Fransız bandıralı SS La Bourgogne transatlantiği ile yola çıkan Koca Yusuf, bindiği geminin 4 Temmuz sabahı New York'un kuzeydoğusundaki Sable Adası'nın 60 mil açıklarında İrlanda bandıralı Cromartyshire şilebiyle çarpışıp batması sonucu tüm yolcular ve mürettebatla birlikte boğularak ölmüştür. Yusuf'un naaşı da Atlantik Okyanusu'da kaybolmuştur.
SS La Gourgogne'nin batışı ve Koca Yusuf'un ölümü ile bir çok rivayet yazılıp çizilmiştir. Genel olarak Yusuf'un beline bağladığı altın dolu kemerin boğulmasına sebep olduğu anlatılır...
SS La Bourgogne |
Başka bir rivayete göre ise Yusuf filikaya binecekken bir çocuğun demirler altında kaldığını görür ve çocuğu kurtarmaya gider. Çocuğu kurtarır fakat kendisi demirler altında kalarak vefat eder. Ancak kazadan kurtulanların sayısının çok az olması ve Yusuf'un ölümü hakkında anlatılanların çoğunun daha sonra Broadway'de yapımcı olan menejeri William Brady tarafından anlatılmış olması gerçekte ne olduğunu asla bilemeyeceğimiz anlamına gelir... SS La Gourgogne'deki bütün çocukların kaybolmuş olması, 1 kadın haricinde bütün diğer kurtulanların erkek olması, ve kurtulanların New York'a çıkar çıkmaz polis koruması talep etmeleri, kaza sonrasında korkunç olaylar yaşandığına işaret eder...
Şair Sunay Akın’ın Önce Çocuklar ve Kadınlar adlı kitabının “Okyanusa Yenilen Güreşçi” başlıklı bölümünde Yusuf'un mezarının Azor Adaları'nda bulunduğu iddiasına yer verilmiştir. Kaza sonrasında civar adalara vuran gemi yolculara ait 20 cesetten pek heybetli ve değişik kılıklı olanının Koca Yusuf olabileceğini iddia eden yazar, cesedin adadaki kilisenin mezarlığına defnedildiğini belirtmiştir.
Koca Yusuf'un Türk kültürüne mirası
Tarihteki gelmiş geçmiş en büyük Türk sporculardan biri olan Koca Yusuf'un adı, şu anda Türkiye Denizcilik İşletmelerine bağlı, Haliç Tersanesi'nde bulunan 40 tonluk bir yüzer-vince verilmiştir.
1900 yılında Rıza Tevfik Güreşte Avrupa Usulü ile Türk Usulü arasındaki Fark ve Müşahebet başlıklı yazısında kendisinden Koca Yusuf diye bahsedince yurtta bu isimle anılmaya başlanmıştır
1923 senesinde Amerika'da, belki de Türkiye'de Cumhuriyetin ilanına atıfen basılmış bir Terrible Turc pulu (solda)
Hayatı, gazeteci-yazar Halil Delice tarafından Cihan'ı Titreten Türk Koca Yusuf Yalnızca Güle Yenildi (2005) adıyla kitaplaştırılmıştır. (sağda)
Ülkemizde 2001 yılında basılan Bin Yılın Türkleri Hatıra Para Serisi'nde Koca Yusuf portreli hatıra para yer almıştır. Bugün koleksyioncularda veya gittigidiyor.com gibi sitelerde izine rastlamak mümkün...
ve TRT Çocuk kanalında yayımlanan naif ve hoş diyebileceğim bir Koca Yusuf çizgi filmi...
(Şu Nazım Hikmet, Atatürk ve diğer Türk büyüklerini sinemaya aktardıkları zaman neden hep böyle burada da Koca Yusuf'a verdikleri gibi yumuşak bir devlet tiyatrocusu sesi veriyorlar anlamak mümkün değil! Adamın karizması gidiyor... Nedir bu bitmez tükenmez bütün tarihi karakterlerimizi iyilik meleği gibi gösterme gayesi...)
Bir de böyle komik birşey buldum, bunu da eklemeden geçemedim: Yusuf'un 1989'da Strangler Lewis ile yaptığı Amerika Ağırsiklet ünvan mücadelesini anlatan bir machinima animasyonu:
Kaynak:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Koca_Yusuf
http://en.wikipedia.org/wiki/Yusuf_%C4%B0smail
http://wrestlingsideshow.blogspot.com/2009/06/yusuf-ismail.html
http://jmanly.ejmas.com/articles/2001/jmanlyart_noble_0501.htm
http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/12093-cihani-titreten-turk-koca-yusuf/
http://x-titles.com/wc/years/1920-1929/index.html
http://progures.net/makaleler/5-gures-makaleleri/250-wt-oezel-tuerkiye-ve-profesyonel-guere-boeluem-1-koca-yusuf-frtnas.htm#axzz1d7wCTDxG
22 yorum:
harika olmuş tam arşivlik yazı eline sağlık abi
yaşadıgı köyün en büyük gövdeli agacına günde 1000 el ense çekermiş adam bi süre sora agacı yerinden sökmüş yada kırmış gibi rivayetler mevcut.özellikle amerikada yaptigi karşilasmalarda roeber hariç güreştigi adamlar hep kendisinden düşük siklettiki güreşçilermiş diye bahsediliyor,15 dk dayanana 100 dolar şeklinde sirk eglencesine benzer güreşlermiş.ne kadar dogru bilemiyorum,tahminen bok atiyolardir.
biraz bakındım da dogru gözüküyor son dövüştügü adam kendisinden 30 kilo hafif miş
http://en.wikipedia.org/wiki/Evan_Lewis_%28wrestler%29
dövüştüğü zannedilen kişi buymuş
http://en.wikipedia.org/wiki/Ed_Lewis_%28wrestler%29
Aslan parçası be. Yakında belgeselide gelicek heycanla bekliyoruz.
Şimdi böyle bir Türk güreşçi çıksa UFC'de dövüşse..
Aynen. Lesnarı çiğ çiğ yerdi herif.
Lesnarı zaten oweerem çok güzel yiyecek merak etmeyin...:=)
Gelelim Koca Yusuf'a...benim için Kel Aliçodan sonra ikinci adamdır.Çok büyük bir pehlivandır.Malesef yabancılar en olmadık uydurmasyonlardan bile efsaneler yaratırken bizler kendi büyük değerlerimizin kıymetini bilemiyoruz.Yusuf amerikalı filan olsa şimdiye 10 tane belgeseli 10 tanede filmi çekilmişti.!!!Yusuf aliço ile başa baş güreş tutmuştur başka söze gerek var mı ? Gerçi yusufla göreştiğinde Aliço tam tamına 50 yaşında idi ve 26 senedir baş pehlivanlığı kimseye kaptırmamıştı.Hem kuvvet hemde mertlik olarak bir onur ve gurur tablosudur bu insanlar bizim için.Can bu arada senden bir Kel Aliço yazısıda bekliyorum merakla.Ben Aliço ile Yusufun güzel bir yazısını buldum onuda ekliyorum.
Koca Yusuf ile Kel Aliço’nun Kırkpınar Başpehlivanlık güreşi:
liço'yu Osmanlı ülkesinde tanımayan güreş meraklısı yok sayılır. Saçının azlığından Kel Aliço ve Güreşteki amansız hücumlarından da Gaddar Aliço lakapları takılmıştır.
Kendisi Lofçalıydı. Kırkpınar Başpehlivanlığını 26 sene gibi uzun bir müddet kimseye kaptırmamıştır. Bazı seneler Kırkpınar'da kendisine rakip çıkmadığından hiç güreşmeden baş ödülü aldığı olurdu.
Kırkpınar'a 27.defa başpehlivanlığı almaya gelmişti. O senede kendisine rakip çıkacağı sanılmıyordu. Bazı güreş meraklıları o seneler yeni yeni parlamaya başlayan Adalı Halil Pehlivan, Aliço ile oynaş (gösteri) güreşi yapmasını teklif etmişlerdi. Ama Adalı Halil o sene Kırkpınar'a gelmedi. Herkes yine Aliço'nun güreşmeden baş ödülü alacağını anlamıştı.
Kırkpınar'a her boyda güreşmek için ülkenin çeşitli yerlerinden yabancı pehlivanlar gelirdi. Tabi o sene de Er Meydanı’nda kozlarını paylaşmak isteyen birçok yabancı pehlivan gelmişti. Hele Kırkpınar'a ilk gelenler hemen belli oluyordu.
O zamanki güreş terbiyesine göre kimse tanımadığı bir pehlivana hangi boyda güreşeceğini sormazdı.
Yabancı pehlivanlardan birisi beyaz çehresi, gösterişli pençeleri ve hayli genç oluşu ile dikkatleri üzerinde topluyordu. Başında Trablus Şalı meydanda kıspetinin zembiline yaslanıp, sakin ve umursamaz oturuşu kendisine olan ilgiyi daha da arttırıyor ve herkes onun hangi boyda güreşeceğini tahmine çalışıyordu. Çoğu, onun büyük ortaya çıkacağını tahmin bile etmiyordu. Fakat küçük boy güreşleri bitip büyük orta güreşçileri çıkmaya başladıkları anda onun soyunmadığını gören Kırkpınar meydancısı yabancı pehlivana danışmak mecburiyetinde kalmış ve ona şöyle seslenmişti:
“Ağam kusura kalma, yabancı olduğunu bildiğim için söylerim; soyunanlar büyük orta güreşçileridir. Soyunacaksan soyun. Yoksa bundan sonra başaltı güreşleri yapılır. Kırkpınar güreşleri köy güreşlerine benzemez, Bilesinizki sizin köyün baş pehlivanları bile burada büyük orta ödülünü alamazlar.”
Ama yabancı pehlivan meydancının bu sözlerine sakin tavrını değiştirmeden yaslandığı zembilinden dahi doğrulmadan:
“Büyük ortaya güreşmeyeceğim ağam.” diye karşılık vermişti.
Meydancı ilk defa Kırkpınar'a gelen bir pehlivanın hangi cesaretle büyük ortaya soyunmadığını anlamamıştı. Başaltındaki pehlivanlar zamanın en meşhur ve en yaman güreşçileriydiler. Çoğu başpehlivanlığa sırf Aliço yüzünden soyunmamıştı. Büyük orta güreşçilerin sonlarına doğru başaltına güreşecek pehlivanlar da soyunmaya başladılar. Yabancı pehlivan ise yerinden kıpırdamamıştı. Artık herkes yabancı pehlivanın başa güreşeceğini anlamıştı.
Anlaşılan bu yabancı Aliço'nun varlığından ve onun şöhretinden bihaber diye aralarında konuşuyorlardı. Bir yabancı pehlivanın baş güreşe çıkacağı Aliço'ya bildirilmişti. Aliço o zamana kadar hiç aldırış etmediği pehlivana şöyle bir baktıktan sonra yanındakine şöyle der:
“Ağam dört seneden beri şu Kırkpınar'da esaslı bir güreş atamadık. Hep oynaş güreşi yaptık durduk. Hiç olmazsa bu sene biraz pençeleşeyim. Güreşi bırakacağım şu son zamanlarda ağzımın tadıyla bir pehlivanlık göstereyim, önümüzdeki sene olmazsa bile iki sene sonra Adalı Halil Başpehlivanlık meydanını doldurur.”
Aliço bu sözleriyle Adalı'daki güreş kabiliyetini anlatmak istediği kadar yabancı pehlivanı da dikkate almadığını gösteriyordu. Ona göre kendisinden sonra başpehlivan olacak birisi varsa, o da Adalı Halil pehlivandı.
Başaltı güreşleri akşam karanlığına kadar devam ettiğinden baş güreşleri ertesi güne bırakıldı. Zurnalar insanı coşturan başpehlivanlık havalarım çalmağa başlayınca Aliço kalkmış soyunmaya başlamıştı. Yabancı pehlivan da Aliço'nun arkasından zembili elinde soyunmaya gidiyordu. Aliço soyunup meydanda dolaşmaya başlayınca, halk ayağa kalkarak kendisini teşvik edici sözlerle alkışlamağa başladı. Yabancı pehlivan da sırtında gömleği ile meydanda göründü. Serbest hareketleri ve heyecansız görünmesi insanda başpehlivanlığa çok soyunmuş intibaını bırakıyordu.
Aliço artık bakışlarını yabancı pehlivandan kaçırmadan onu çatık bir şekilde süzmeye başlamıştı. İkisi de yağlanıp güreşe hazır duruma geldiklerinde meydanda çıt çıkmaz olmuş, herkes bütün dikkatini cazgıra vermişti. Çünkü tanımadıkları bu yabancı pehlivanın kim olduğunu, nereli olduğunu cazgırdan öğreneceklerdi. Cazgır da halkın bu merakını bildiğinden duadan önceki pehlivanları takdim eden konuşmasında kelimelerin üzerine basarak gür sesiyle şöyle diyordu:
“Ağalar, ey ahali Başpehlivanlığa meşhur Ali Pehlivan ile Deliormanlı Yusuf Pehlivan kapışacaklardır.” Cazgır Aliço'ya hitaben:
“Ey Aliço, Koca Aliço, Kırkpınarın 26 senelik başpehlivanı Aliço! Huzur güreşlerinde ve şu meydanda yendiğin nice pehlivanlarla haklı bir şöhret kazandın. Ama bu yüzden kendine çok güvenme. Unutma ki, ummadığın taş, baş yarar derler. Karşına çıkan Deliormanlı Yusuf'un nasıl bir pehlivan olduğunu az sonra anlayacaksın. Burası er meydanı, yiğitler meydanıdır. Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar. Her ana ayrı bir yiğit doğurur.”
Sonra Yusufa dönerek:
“Ey Yusuf Ağa, Aliço'nun saç kalmamış kafasına bakarak geçkin diye düşünme. Ona Gaddar Aliço derler. Aman vermeden güreşir. Oyundan oyuna geçer heran, kolla kendini ona göre davran.”
Her ikisi de, halkı selamladıktan sonra peşreve başladılar. Aliço genç bir delikanlı gibi seri peşrev yapıyor ve fırtına gibi dönüyordu. Yusuf'un da koca elleriyle yaptığı peşrevler çok ustaca ve gösterişliydi. Peşrevinden de anlaşılıyordu ki, işinin ehli bir başpehlivandı. Peşrev faslı bittikten sonra Aliço gaddar lakabına yaraşır bir şekilde karşısındakini yıldıran müthiş elenselerini vurarak güreşe girdi.
Aliço'nun o elenselerini yiyip de sarsılmayan pek azdı. Halk Yusuf’un bu elenselerden hiç de sarsılmadığını görerek heyecanlanmış ve zevkli bir güreş seyredeceklerini anlamıştı. Aliço Yusuf'tan çekinmediğini göstermek istercesine dik güreşiyor ve onun dalmasını bekleyerek elenseleriyle yıldıramadığı bu güreşçiyi öldürücü boyundurukları ile hırpalayıp, yenmeyi tasarlıyordu.
Yusuf bunu sezinlemiş gibi bir defa olsun paça kapmak için dalmamıştı. Güreşin başlaması bir saate yaklaşırken Yusuf, Aliço'nun elenselerine karşılık vermeye başlamıştı. Koca pençeleriyle öyle bir elense çekiyordu ki Aliço, o zaman Yusuf'un ellerindeki kuvveti farketmiş ve karşısındakinin çok kuvvetli bir pehlivan olduğunu anlamıştı. Açık vererek güreştiği halde Yusuf'un da dalmamasına bir mana veremiyordu.
Kendisi saatlerce güreştiği için güreşin uzamasının kendi yararına olacağını düşünüyordu. Ama iki saate yakın bir zaman geçipte, Yusuf'un yorulmadığını sezinleyen Aliço taktiğini değiştirerek şimşek gibi çift paçaya daldı. Yusuf'da çok seri bir dönüşle paçalarını kaptırmadan öne doğru yüzükoyun kapaklandı. Aliço’da dizleri üzerinde emekleyerek Yusuf’u kasnağından bastırıp, kalkmasına fırsat vermedi. Yusuf ayağa kalkmak için sağa sola hamle yaptıysa da Aliço'nun pençesinden kurtulamayacağını anlayarak, açık vermemek için mümkün olduğu kadar toplandı. Aliço, Yusuf'u altında zaptettikten sonra hemen şark kündesini doldurmaya başladı, İşte o anda, Yusuf'un Aliço'nun elinen kurtularak ileri fırladığını ve korkunç bir nara ile Aliço'yu ayakta karşıladığı görüldü. Herkes Yusuf'un kuvvetine ve güreşin hareketliğine hayran kalmış, ikisini de övücü sözlerle teşvik ediyordu. Akşam grubuna doğru Yusuf bir daha düşmeden güreşi başa baş sürdürmeye başlamıştı.
aatler geçmesine rağmen güreşin hızı gittikçe artıyordu. Güreşte kimin galip geleceğini kestirmek çok güçtü. Ama Yusuf'un daha nefesli olduğunu da güreşten anlayanlar sezinlemişti. Aliço'nun yaşlılığı kendisini göstermeye başlamıştı. Akşam karanlığı basarken Aliço, güreşteki hamlelerinin istediği hızda olmadığını anlamıştı.
Ama, Aliço gaddar olduğu kadar da mertti. Her şeyin hakkını vermesini bilirdi. Müteessir de değildi. Yusuf'un başpehlivanlığa layık olduğunu anlamıştı. Artık güreşi rahatça bırakabilirdi. Adalı Halil Pehlivanla Yusuf'un bu meydanı layıkıyla dolduracaklarından emindi. Bunları düşünerek bu genç pehlivana karşı eskiden güreştiği gibi pek gaddarca güreşmemeğe karar verdi. İçten boğmalarında pek hoyrat davranmıyor, budamaları ve tırpanları daha yumuşak vuruyordu.
Aliço'nun gittikçe daha yavaşladığını gören yaşlı güreş severler onun ne denli büyük güreşlerini gördüklerinden, onun bu son güreşinde yorulup alta düşmesini istemiyorlardı.
26 sene Kırkpınar Başpehlivanlığını kazanmış bir kimsenin şerefine ve şanına layık bir şekilde güreşi terketmesini istiyorlardı. Artık karanlık iyice bastırmıştı. Aliço yaşlı haliyle genç bir delikanlı gibi bütün gün güreşmiş ve oyundan oyuna geçerek güreşin bütün inceliklerim göstermişti. Yusuf’ta ne kadar usta bir pehlivan olduğunu ispat etmişti.
Güreşi beraber ayırmak isteyenlere Aliço'nun meydan ortasından şöyle bağırdığı duyuluyordu:
“A be burası Kırkpınar’dır. Er meydanıdır buncağız. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne durur? Tutuşturun oncağızları. Pişmiş güreş yarıda konur mu hiç? Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa ko verin yensin beni. Hem ben artık bu er meydanından çekileceğim. Aliço’yu yenmek talihini bir daha bu Yusufçağız nerden bulcak?”
Bu sözleri duyan Koca Yusuf, bir his sağanağına tutulur,gözleri nemlenir, Kel Aliço’nun ellerine kapanır ve büyük ustanın elini öper. ve şöyle der:
“Ustaların ustası, pehlivanların pehlivanı koç yiğit ağam benim. Gel bırakalım bu güreşi, sözlerinle yendin sen beni. Elimde, ayağımda dermanım kalmadı. Bu söylediklerinden sonra tutamam gayrı ben seni. İstersen sen tut beni, vur sırtımı yere.”
Aliço’da duygulanmış ağlamaklı olmuştur…
“Bu meydan bundan sonra senindir. Senin gibi bir pehlivan ortaya çıktıktan sonra gözüm arkada kalmadan ayrılacağım buralardan. Ödül de, pehlivanlıkta senindir. İkisine de güle güle sahip ol. İkisi de sana helal olsun oğul.” der ve Koca Yusuf’u galip ilan eder. Artık meydanların tek hakimi vardır.
Koca Yusuf…
@its_your_move
çok güzel yazı! Bunun kaynağı neresi?
http://www.kelalico.net
Makarnacı-Aliço güreşide çok enteresan olmuş.Biri çıkıp şunları bir film yapsa Aliço-yusuf-filiz nurullah-adalı halil ve diğerleri.Ne müthiş birşey olurdu...
Makarnacı maçı tırpan (low kick)ile almış :)
YANLIS BİLGİ VERMİSSİNİZ..... İLK RESİMDEKİ ADAM MADARALI AHMET PEHLİVANDIR... YUSUF TAN 6--7 SENE SONRA PİYASA YAPMISTIR AVRUPADA ONA DA TERRİBLE TURK DEMİŞLER .... BİLMEDİGİNİZ RESİMDEKİ ADAM DA MADARALI AHMET PEHLİVANDIR RAKİBİ DE RUS HACKENSCHMİDT DİR ... HİC Mİ KOCA YUSUF UN RESMİNİ GORMEDİNİZ
makarnacı güreşi kazanmamıştır. o güreş berabere bitmiştir. yenilmesi tamamen sami karayel in uydurmasıdır. eğer makarnacı aliço yu yendiyse neden 28 kırkpınarın hiçbirisinde önüne çıkamadı. aliço yiğitlerin yiğididir. 27 sene o meydana hakim olmuş 28 inci sene 56 yaşındayken eliyle teslim etmiş. 70 yaşındayken bir iddia üzerine yeniden er meydanına döndü ünlü çırağı adalı halil i yarım saatte yeniverdi. onun 70 yaşındayken bu performansı göstermesi kırkpınara devam edecek olsa daha birçok birincilik alacağanı göstermektedir.
makarnacı güreşi kazanmamıştır. o güreş berabere bitmiştir. yenilmesi tamamen sami karayel in uydurmasıdır. eğer makarnacı aliço yu yendiyse neden 28 kırkpınarın hiçbirisinde önüne çıkamadı. aliço yiğitlerin yiğididir. 27 sene o meydana hakim olmuş 28 inci sene 56 yaşındayken eliyle teslim etmiş. 70 yaşındayken bir iddia üzerine yeniden er meydanına döndü ünlü çırağı adalı halil i yarım saatte yeniverdi. onun 70 yaşındayken bu performansı göstermesi kırkpınara devam edecek olsa daha birçok birincilik alacağanı göstermektedir.
Benim dedemde deliorman Şumlu'lu koca ömer ,lakabları böyleymiş ,okudukça dedelerimizin,büyük dedelerimizin başarılarını büyük bir gururla okuyoruz bu bilgileri sunan insanlarımıza müteşekkiriz,allahtan hepsine rahmetler diliyoruz. sağlıkla kalın.
kimse birşey diyemez, adam sabahtan akşama kadar kel aliço ile güreşmiş buna güçmü yeter :) harbi babayiğitmiş :)
Yorum Gönder